Doğru haber akışını yakalayamadıkça Suriye iç savaşı üzerine
yorum yapmak zor. TC hükümeti kayıplarını gizlemeye çalışıyor, hal böyle olunca
kayıplarla ilgili doğru habere, doğru bilgiye ulaşmak zor. Suriye rejimi
denilen rejim de kendi kayıplarını gizlemeye, karşı tarafın kayıplarını
abartmaya gittiğini söyleyebiliriz.
Önceki günkü Suriye rejiminin İdlip’te ki saldırısında 33
asker kaybedildi yani öldürüldü denildi, sonra sokakta 39 denildi, sonra sosyal
medyada 165 denildi. Tabi bir o kadarda yaralı var. Hangisi doğru olursa olsun
ciddi bir kayıp demektir. Bu olay olduğunda TC hükümeti hemen interneti kesti,
internet kesilince halk da kaybın çok büyük olduğuna inanmaya başladı. Bu
kayıplar bütün yurtta infial yarattı. TC basını ve yandaş basınından haberler
geldiğinde eğer doğruysa hem kayıplar açıklandı hem de Suriye rejimine son 18
gün içinde 2300 civarında kayıplar verdirildiği açıklandı.
TC hükümeti, komşu ülke topraklarına epey zamandır girmiş ve
o ülkenin askeri birliklerinin saldırılarında peşpeşe kayıplar vermeye
başlamıştı. Vaziyete bakılırsa TC hükümetinin Suriye iç savaşında desteklediği
birimler her alanda kaybetmeye başladı. Bu birimler mevcut pozisyonlarını bile
koruyamaz hale geldiler. Geçtiğimiz yıllarda Suriye’nin güneyinde
pozisyonlarını kaybeden radikal İslamcı örgütler Erdoğan’ın diplomasi
çabalarıyla İdlip’e getirilmişti. Yani İdlip başka bölgelerde bitmek üzere olan
veya yenilmiş birimlerin en son toplandıkları yer oldu. Bütün birimler İdlip’e
yığılmış olmasına rağmen muhalif Erdoğan destekli birlikler günümüzde çok zayıf
kalıyor.
Şam rejiminin arkasında bir zamanlar Çin vardı şimdilerde
geri durmuş görülüyor. Başka Rusya var, İran var, haydi İran neyse o pek güçlü
bir ülke değil, Rusya’ysa askeri olarak çok güçlü bir ülke. TC hükümeti,
karşısında sadece Şam rejimi olsa Suriye’yi dümdüz eder ama arkada Rusya olması
TC’yi açmaza sürüklüyor. TC hükümeti Suriye’de verdiği her kayıptan sonra hemen
Rusya’yla diplomasi yollarına başvuruyor ama kötü gidişi bir türlü önleyemiyor.
Konuyu uluslar arası platforma götürse TC başka ülke topraklarında olduğundan
hoş karşılanmayacağı belli. Üstelik batı Avrupa ülkeleri Barış Pınarı
harekatına da karşı çıkmışlardı.
TC hükümeti ABD ile sürdürdüğü diplomasi trafiğinde başarılı
oldu PKK-PYD güçlerinin ve ABD birliklerinin Kuzey Suriye sınırından daha
güneye gitmelerini sağladı. TC hükümetiyle Rusya arasında ki ilişkilerin
tarihteki en iyi döneminde olmasına rağmen diplomaside başarı sağlanamıyor.
Başka yerlerde (Libya gibi) kendisinin dışlanmasını bir türlü hazmedemeyen
Rusya Suriye konusunda bütün bu iyi ilişkilere rağmen hem TC hükümeti
karşısında hem de bütün taraflar karşısında geri adım atmak istemiyor.
Suriye iç savaşı başlamadan önce Esad Türkiye’ye geldiğinde
Erdoğan’la araları çok iyiydi. Ailece Ak deniz sahillerinde basına pozlar
vermişlerdi. Sonra Suriye iç savaşı başladığında Erdoğan Suriye’yi ele geçirme
planları yaptı ve Şam’da Cuma namazı kılacağız dedi. Erdoğan’a Rusya ve İran
tarafından defalarca Şam’la anlaş diye öneriler getirildi ama Erdoğan bunları
kabul etmedi.
ABD, TC hükümetini epey üsteleyerek Suriye PKK-PYD siyle
anlaştırmaya çalıştı anlaşamadılar. TC hükümeti Şam’la anlaşmadı, PKK-PYD ile
anlaşmadı anlaşa anlaşa İdlip’te ki kaybetmek üzere olan muhalif birliklerle
anlaştı. Ama onlar da ha bugün ha yarın bitecekler. Ondan sonra TC hükümeti
Suriye’de kimi muhatap alacak ? TC hükümetinin içeride zayıflamış, bitmek üzere
olan bir tehlike PKK-PYD ile anlaşması imkansız gibi görülüyor. Barzani gibi
Irak’ta lokal bir yapıda olan KDP çevresi olsa anlaşabilirdi. Hatta Barzani’nin
Suriye kolunun Suriye’ye sokulmasını ve PKK yerine KDP yapılarını ikame etme
anlayışı vardı. Belki de sevilsin
sevilmesin TC hükümetinin Şam rejimiyle anlaşması gerektiği görüşü bir
alternatif olarak duruyor.
TC hükümeti ve Erdoğan’ın önünde iki yol var ya tam bir
savaşın içine girecek ya da Suriye’den geriye çekilecek. Gözetleme kulelerine
koyulan askeri birlikler ve onların ikmal yolları açık hedef halindeler. Askere
sadece orada bekle dersen asker orada beklerken açık hedef haline geliyor.
Yukarıda yazdık Şam rejimine şu kadar kayıplar verdirdik söylemi pek gerçekçi
görünmüyor. Çünkü Şam birlikleri ilerleyerek İdlip’in yarısına kadar girmişler
ve oralarda hakimiyet kurmuşlar. Eğer TC hükümeti İdlip'te geri adım atarsa
Barış Pınarı, Fırat Kalkanı, Afrin, Cerablus gibi yani grup grup yaptığı diğer
operasyonları da tehlikeye girer. Hatta içeride yıllar önce oldu bittiyle
Türkiye'ye eklenen Hatay bile tehlikeye düşer.
Bir çok ülkenin taraf olduğu Suriye iç savaşına bir çözüm
bulunmazsa mevcut kargaşa ve kaos hali sürüp gider. Bu da aslında Suriye’nin
iyice zayıflamasını isteyen, Suriye iç savaşına çözüm istemeyen İsrail’i memnun
eder. İsrail Orta Doğu’da kendisine muhalif olan hiçbir ülkenin güçlenmesini ve
karşısına çıkmasını istemiyor.
En son gelen haberlere göre gene sınır boylarına TC askeri
birlikleri sevk edilmiş. İdlip’te şu kadar rejim askerini, şu kadar tankını, şu
kadar topunu imha ettik deniliyor.
Şam’da Esad’ların iktidarı bir askeri darbeyle kuruldu. Bu
aile Suriye’de alevi azınlığa mensup bir aileydi. Suriye toplumunun çoğunluysa
suni Müslüman bir topluluktu. Bu alevi azınlığa ait ailenin Suriye’nin başında
olması o ülke seçimlerinin dürüst, adil ve demokratik olmadığını gösterir.
Gerçekten de Suriye iç savaşından beri Suriye halkının büyük bir bölümü Esad
yerine Erdoğan’ın yanına kaçıyor. Esad ailesi, Suriye halkı, Suriye seçmeni
tarafından sevilen bir aile olsaydı halk bu aileden kaçmazdı. Ülkenin büyük bir
çoğunluğu mülteci olduğu halde Esad’ların yanında kendisi gibi küçük bir alevi
grubundan başka kimse yok. Esad ailesinin bölgesinde dahil olduğu savaşlarda en
önemli kaygısı kendi iktidarını kendi halkına karşı korumaktır. PKK ve Apo’yu
yıllarca onun için Lübnan’da Şam’da besleyip iki ülke arasında ki su sorunları
da dahil) Türkiye üzerine saldırttılar.
Sonuç olarak TC hükümeti Suriye iç savaşına ya tam olarak
girecek ya da geriye çekilecek. Suriye iç savaşına doğrudan dahil olmanın
bedelleri de var, o bedeller göze alınırsa hiç durulmasın. Şam rejiminin
arkasında duran Rusya’yla sürdürülen diplomaside başarı yok. Böyle giderse TC
hükümetini Suriye iç savaşında zor günler bekliyor..
Suriye’ye gelince ekonomisi çökmüş ve 9 yıldır iç savaşın
içinde olan ülke iç savaş bitse bile uzun yıllar kendisini toparlayamaz.
Şimdiye kadar ne kadar dış borç yaptıysa iç savaş sonunda da kendisini borçla
yaşatmak zorundadır. Bu da Suriye’de doğan çocuğun borçlu doğması demektir.
Bırakalım devletlerarası savaşta yer almayı Suriye, Şam
rejimi sıradan bir örgütün karşısında bile savaşamayacak durumdadır.
Neresinden bakarsan bak elini ateşe sokmayan İsrail her
durumda kazanıyor…
29 – 02 – 2020
Recep Gül