Bizim gençliğimizde Dersim’le ilgili yazılı kaynaklar yoktu.
El altından kopyası dağıtılan Baytar Nuri’nin Kürdistan Tarihinde Dersim kitabı
tek yazılı kaynaktı. Kitaplarda yazılanların çok önemli görüldüğü bir dönemde,
bu kitapta yazılanlar tek doḡru olarak
görüldü. Gerçi Baytar Nuri’nin söyledikleri halkımızın anlatımları ile uyuṣmuyordu. Yaṣlılarımız
yazılanlara katılmıyordu. Biz yine de kitapta yazıyorsa doḡrudur anlayıṣındaydık.
Yanılmıyorsam, Baytar Nuri’nin yazdıklarına ilk eleṣtiriyi Mustafa Düzgün ve Seyfi Cengiz yaptı.
Dersim ile ilgili belge ve bilgiler çoḡalınca
Baytar’ın dediklerinin doḡruluḡu tartıṣılmaya
baṣlandı.
Baytar Nuri’nin Hatıratım diye baṣka bir kitabı da var. Bu iki kitap birbirini tamamlıyor.
Dersim’i biraz bilen, dilini-kültürünü tanıyanlara bu iki
kitabı yeniden okumalarını öneririm.
Ben yeniden okudum.
Baytar Nuri bir nevi itirafname yazmıṣ. Ama itiraflarını perdelemiṣ.
Durumunu kurtarmak için hayali senaryolar icat etmiṣ.
Kendisi yazıyor, Suriye’ye çıkana kadar devlet hizmetinde
çalıṣmıṣ.
Hep özel emirlerle kurtarılmıṣ.
Kendisine payeler verilmiṣ. Her gittiḡi yerde çiftlikler hediye edilmiṣ. Devlet adına Dersimlilere elçi olarak
gönderilmiṣ. Dersim aṣiretlerini devletle barıṣtırmak istemiṣ.
Sadece devletle deḡil,
zamanın Kürt örgütleriyle de iliṣkisini
koparmamıṣ. Çok taraflı birisi. İki
elinde üç boncuk saklamıṣ.
Birisini devlete, birisini Kürtlere, birisini de
Dersimlilere gösteriyormuṣ.
Babasının Yolunda
Baytar Nuri’nin babasının devletle arası iyidir.
Dersimlilere Türkçe öḡretmekle
görevlidir. Ayrıca Mılla’lık yapmaktadır. Birinci görevi Türkçe öḡretmektir. İkinci görevi, eski yazıyı bildiḡinden ölümlerde Kuran okumaktır. Baytar’a
göre, “Dersim genel aṣiretleri arasında
sülalemize mensup ṣahsiyetlerden baṣka katiyen hiç bir okur-yazar tahsil sahibi
kimseye maalesef tesadüf edilmemiṣtir”
(Hatıratım, sf. 18) Anlaṣılıyor ki aile
olarak devletle baḡları vardır. Babası
Dersim valisi Kemahlı Saḡıroḡlu Sabit’e methiye ṣiirleri yazmıṣ, hediye olarak
da oḡlu yatılı mektebe kaydedilmiṣtir. (Hatıratım, sf. 26).
Elazıḡ’daki mektebi
bitirince Istanbul’a gider. Baytarlık mektebine girer. Yazdıklarına inanılırsa
bu yıllarda Kürt örgütlerine katılır. Hatta hedef haline gelir. Gözden
kaybolur. Dersim aṣiretleri haberdar
olurlar, Babıaliye ṣiddetli protestolar
gönderirler. Osmanlı idaresi de takibattan vazgeçer. (Hatıratım, sf. 35)
Aynı yıl Dersim’e ailesinin yanına gelir. Nedense Hozat’ta
mutasarrıf olan Kemahlı Saḡırzade Sabit
Bey’in övgülerine mazhar olur. (age, sf. 35)
Enteresan, hem Osmalı ile Dersimi karṣı karṣıya getirecek
kadar önemli birisi, hem de nedense Dersim’e gelince Vali baḡrına basıyor.
İnsanın içinden bu ne sevgi demesi geliyor.
Baytar Nuri Orduya Katılıyor
Baytar Nuri 1. Dünya Savaṣı
sürecinde ordu hizmetine girer. Üç ay sonra 4. Ordu menzil müfettiṣliḡi
nokta baytarlıḡına zabit vekili
rütbesiyle tayin olur ve merkez memuru olur (age, sf.79).
Bugünki dile çevirirsek, subaylık rütbesine kavuṣmuṣtur.
Ayrıca merkez memurudur. Merkez memuru ne anlama geliyor belli deḡil. Muhtemelen istihbarat görevlilerine
böyle diyorlar. Bu görevini çok iyi yapıyor. “erkanı harp binbaṣısı Ali Rıza Beyin son derece hüsnü
teveccühüne mazhar oluyor.” (age, sf. 79) Kendisine taktirnameler veriliyor.
Güya aynı zamanda da Kürtleri uyandırmakla çalıṣıyormuṣ. Takip ediliyormuṣ. (age, sf. 80)
Baytar’ın kendisi ile ilgili yalanları bir yana, devlet
hizmetini ödülsüz bırakmıyor.
Birinci dünya savaṣı
yıllarıdır. Osmanlının iṣi zor. Ermeni
örgütlenmeleri güçleniyor. Rus ordusunun iṣgal
tehlikesi var.
Hep söylenir, Osmanlı’da oyun çoktur. Dersimliler bölgede
önemli bir güç. Hem aṣiret kuvvetleri
olarak dikkate deḡer güçleri var. Hem
de coḡrafik olarak Ermeni-Kürt-Türk
çeliṣkisinin merkezindeler. Osmanlı,
Dersim’i yanına almaya çalıṣır. Aslında
Dersim’i Rusların önüne sürmek ister. Zaten biliniyor. Henüz Rus Ordusu
Erzincan’a gelmeden Osmanlı Ordusu Sivas-Malatya hattına geri çekildi. Bu
süreçte Dersim’in aḡırlıḡı artıyor. Osmanlı Dersim’le barıṣık deḡil.
Dersim’in Alevi kimliḡi
de dikkate alınarak Bektaṣi Çelebi
Cemalettin Efendi Dersim’e gönderilir. Kahramanımız burada da devreye girer,
“ordu emriyle Çelebi Cemalettin Efendi’ye müṣavir”
olur. (age, sf.84) Çelebi Efendi baṣarılı
olamaz. Dersimliler Osmanlının elçisine güvenmezler. Yerine adamı Baytar Nuri
kalır. Fahri Yüzbaṣı rütbesiyle
Dersim’e gider. Emrinde 65 kiṣilik
askeri müfreze vardır. Kısaca görevi ṣudur:
“aṣiretlere nasihatta bulunmak, askeri
güçlere saldırıyı önlemek.” (sf. 85) Baytar da baṣarılı
olmaz. Kendi deyimiyle, “Dersimliler bildiklerinden ṣaṣmıyorlardı.” (sf. 85)
Dersimliler Baytar’ı Tutuklarlar
Görevini kendisi yazıyor.
Baytar Osmanlının 2. Ordu kumandanı Vehip Paṣa’nın huzuruna çıkar. Vehip Paṣa kendisine görevini açıklar.
Okuyalım:
“Çelebi Efendi’nin onayı gereḡince
Dersim’de asayiṣin saḡlanması ve aṣiretlerin
hükümet merkezlerine saldırı ve iṣgallerini
önlemek ve savaṣ sonunda Kürtlerin
milli isteklerinin yerine getirilmesinin saḡlanması
için ordu adına kesin söz verdiḡini
bildirdi. Bu sözlerine ilavetende, ‘aṣiret
reislerine örtülü ödenekten verilmesi uygun görülen paranın daḡıtımı için idari yetki ile Dersim’e gitmem
gerektiḡini bildirmiṣti” (Kürdistan Tarihinde Dersim, sf, 75).
Baytar devletin güvendiḡi
birisi. Örtülü ödeneḡin Dersim’deki
idari temsilcisi. Öyle her devlet memuruna bu iṣleri
vermezler. Baytar, derin devlet, çekirdek devlet denilen kuruma baḡlı olarak çalıṣıyor.
Baytar Nuri’nin devlet adına elçiliḡi istediḡi gibi gitmez.
Koçan kuvvetleri onu tutuklarlar. Baytar’ı okumaya devam edelim.
“… Hozat merkezine gitmek üzere Ulukale bölgesine yetiṣdiḡimde
Koçan aṣireti tarafından abluka edilmiṣtim, tabi teslim oldum. Aṣiret reislerinden Hüseyin Aḡa, bizi teslim alarak, Dersim’e ne amaçla
geldiḡimi ve nereye gideceḡimi bildiḡini
bildirdikten sonra, beni ṣahsen
tanımasına ve hatta aramızda kivrelik denilen ananevi baḡ mevcut bulunmasına raḡmen
bizi silahsızlandıracaḡını ve
milyonlara varan paraların yanımızda mevcut bulunduḡunu bildiḡi halde buna
el dokundurmayacaḡını sözlerine ekledi.”
(KTD, sf. 75-76)
Koçanlılar silahları aldıktan sonra serbest bırakırlar.
Baytar eski ṣefi Vali Sabit’ın yanına
gider. Örtülü ödeneḡin parasını daḡıtmakla ilgilenir. Dersimlilerle askeri
kuvvetler ve milis aṣiretleri arasında
Hozat çevresinde çatıṣmalar olur.
Baytar, bunu “çapulculuk” olarak adlandırır. Dersimliler Baytar’ı yeniden
tutuklamak isterler. “Gönderdiḡim
haberlere karṣılık olarak Hozat’dan
çıkmam gerektiḡini, aksi taktirde
Hozat’ı savunan aṣiretlerle birlikte
benim de katliama maruz kalacaḡım
bildiriliyordu. Bu konuda beni kandırmak için, savaṣ cephesinde bulunan babam, özel olarak bizzat Hozat merkezine
gelmiṣti.” (KTD, sf. 76) Ama Baytar
uyanıktır. Babasına da kanmaz. Baṣına
gelecekleri bilir.
Bir süre daha Dersim’de ordu karargahında kalır. Aṣiret reislerini Türk ordusunun planlarına
ortak
etmek ister. Söylediḡine
göre Kurmay Baṣkanı İsmet Bey’i (
İnönü) de ziyaret ederler. Dersimlilere hediyeler daḡıtılır. Aṣiret
temsilcileri hediyeleri red ederler. Sadece silahları alırlar. (KTD, sf. 77-78)
Baytar amacına ulaṣamamıṣtır. Yeni görevine atanır.
Baytar, Ermeni Jenosidini Türkler Lehine İnkar Ediyor
Baytar, Ermeni soykırımı ile ilgili de birbirini tutmaz
açıklamalarda bulunuyor. Bazen Ermeniler katledildi diyor. Öteki söyledikleri
bunu yalanlıyor.
Baytar’a inanacak olursak, Ermeniler Kürtleri jenosidden
geçirmiṣler. Ṣahidi de patronu İttihat- Terakki ṣeflerinden Cemal Paṣa:
“Kürt kahramanları Sarıkamıṣ
cephesine kadar yürüyerek Ermenilerin tecavüzlerini uzaklaṣtırmaya muvaffak olmuṣlardı. Istanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti’nden almıs
oldukları direktif dairesinde öz vatanları üzerinde Kürt kahramanı Cibranlı
Miralay Halit Bey olduḡu halde Kürt ve
Kürdistan teṣkilatı yapmaḡa baṣlamıṣlardı. Gerek bizzat gördüḡüm ve gerekse bazı Kürt zabiti vasıtasıyla
yaptıḡım tetkikat neticesinde ve
gerekse bazı Türk erkánı harbiye dairelerinin dosyalarına vukufum ve aldıḡım malumat üzerine ve hassaten Cemal Paṣa’nın hatıratında açıklanan yazı ve
istatistikler mucibince harbin baṣlangıcı
olan 1914 senesinden 1919 senesi sonuna kadar Kürdistan’da vaki olan zaiyet,
büyük çoḡunluḡu Kürtlerden olmak üzere 1,5 milyonu mutecavizdir ki bu
zaiyatın ekserisinin Ermeniler tarafından bilfiil gerçekleṣtirilmıṣ
olan cinayetlerden ve katliamlardan ileri geldiḡi
kati surette tahakkuk etmiṣti.”
(Hatıratım, sf.53)
Sıkıcı da olsa tekrarlıyalım.
Baytar, Erkanı Harp Dairelerine vakıftır. Bu dairenin
bugünkü adı Genel Kurmay Baṣkanlıḡıdır.
Cemal Paṣa’nın
istatistikleri Baytar’ın kanıtıdır. Cemal, Talat, Enver Paṣalar Ermeni Jenosidinin planlayıcısı ve
uygulayıcılarıdırlar.
Ermeniler 1,5 milyon Kürdü katletmiṣtir. Demek istediḡi
Ermeni jenosidi yoktur.
Hamidiye Alaylarının yaptıḡını
da kahramanlık olarak göstermektedir.
Öteki kitabında ise bunun aksine, “… öteden beri Türklere
kulluk eden bir takım soysuzların, Güney Kürdistan Kürtlerinden oluṣturmuṣ
oldukları Hamidiye Alayları, hala Türk kandırmalarına kapılmaya devam ederek ve
Kürtlüḡün milli menfaatlerine aykırı
olarak, kardeṣ Ermeni gönüllü teṣkilatlarına ve Rus Ordularına karṣı intihar savaṣlarına
devam etmiṣlerdi.” diye yazıyor
(Kürdistan Tarihinde Dersim, sf. 81) Baytar bunu hep yapıyor. Bir yerde dediḡini, daha sonra unutuyor. Ufak bir kurnazlık
da yapmıṣ. Hamidiye Alaylarının
tamamına yakını Kuzey Kürtlerinden oluṣturulmuṣtu. Baytar suçu Güney Kürtlerine atarak,
arkadaṣlarını korumak istemiṣ.
Cezaevinden Çiftliḡe
Baytar deḡiṣik tutuklanmalardan bahsediyor. Istanbul’da,
Sivas’da tutuklandıḡını söylüyor. Hep
bir kurtarıcısı oluyor. Her ne kadar Dersimlilerin onu kurtarmak için harekete
geçtiḡini söylüyorsa da, inandırıcı
olamıyor. “Dersim aṣiretleri ve Dersim
valisi tarafından” (KTD, sf. 82) yapılan protestolar sonucu serbest bırakıldıḡını söylüyor.
Vali ve Dersimlilerin aynı anda Baytar’ın serbest
bırakılmasını istemeleri mantıklı deḡil.
Baytar, Dersim Valisi Saḡıroḡlu Sabit’in adamıdır. Kefil olmuṣtur. Bıraktırmıṣtır. Durumu açıḡa
çıkmasın diye Valinin yanına Dersimlileri de yazıyor.
Yeniden tutuklanıyor. Güya Dersimliler harekete geçiyor.
Demek ki Vali ilgilenmemiṣ. Bu sefer ṣifre ile Mustafa Kemal devreye giriyor.
“Mustafa Kemal Paṣa bir ṣifre ile tahliyemi Sivas Valisi Reṣit Paṣa’dan
talep etti. Hemen tahliye edildim.” (Hatıratım, sf. 109)
Vali, küçük bir ricada da bulunmuṣ. “… Dersimlilere nasihat vererek Ankara Hükümet’ine sadık
kalmalarının teminine çalımamı rica etti.” (KTD, sf.94)
Ricasına karṣılık
olarak bir de çiftlik hediye ediyor. (KTD, sf. 94)
Anlattıklarına bakılırsa Teṣkilat-ı
Mahsusa takip ediyor. Hakkında raporlar var. Istanbul’dan Dersim’e kadar hep
Kürdistan için çalıṣmıṣ. Başı aḡrısa
Dersimliler iṣini-gücünü bırakıp onu
kurtarmak için adeta hükümete savaṣ
açıyorlarmıṣ. Çok önemli bir lidermiṣ.
Ama nedense sürekli taktirnameler alıyor. Hatta Mustafa
Kemal kendisine milletvekilliḡini
öneriyor. (Hatıratım, sf. 106) Milletvekilliḡini
almıyor, çiftliḡin baṣına geçiyor.
Bu, hizmetlerinin karṣılıḡında aldıḡı
birinci çiftliktir.
Hamidiye Alayları Dersim’de
Baytar, Cibranlı Halit komutasındaki Hamidiye Alayının
Pulur’a gönderilmesini de yazıyor. (KTD, sf.84) “Dersimliler, gerek alay
kumandanın ṣahsına ve gerekse
fertlerine karṣı iyi karṣılama gösterdiler ve hiç bir olay
çıkmaksızın, alaya karṣı gelmeksizin
Ovacık’a geldiler.”
Baytar’ın Ovacık dediḡi
Pulur, Hamidiye’ye yabancı deḡildir.
34. ve 36 Hamidiye Alayları 1908’de Neṣet
Paṣa Hareketi olarak adlandırılan
saldırıda da yer aldılar. (Jandarma Umum Komutanlıḡı Dersim, sf. 151) Derê Semku denilen vadide ṣiddetli çatıṣmalar
yaṣandı. İki tarafda kayıplar verdi.
Ama Hamidiye fazla ilerleyemedi. Hamidiye Alaylarının Dersim’deki ismi Eskerê
Kulıkini’dir. Kalleşlikleri ve gaddarlıkları ile anılırlar.
1919’da Hamidiye içeriye yönelmedi. Savaṣ yıllarında ve sonrasında yıkılan Osmanlı
idaresini Pulur’da yeniden kurdu. Bir dönem Pulur’da kaldılar. Türk idaresi
kurulunca, yerini Osmanlı askeri kuvvetlerine bırakarak geri çaḡrıldılar. Dersimlilerin, Hamidiyeyi „iyi karṣıladıḡını“
söylemek dahi Baytar’ın Dersim gerçeḡinden
ne kadar uzak olduḡun gösteriyor.
Baytar Dersim’e Sıḡınıyor
Koçgiri Direniṣi
yenilince, Koçgiriler İç Dersim’e sıḡınıyorlar.
Baytar da gelenlerin içinde.
Ama, O kendini Dersim’de yabancı hissediyor. Dersimliler onu
sevmiyor.
„Gerek pederimin ve gerekse büyük ceddimin Molla Mehmet Ali
Efendi ve amcamın Dersim aṣiret
reislerinin ahfad ve evladının çocuklarının tahsil ve ilim-irfanına hayatlarını
vakf etmiṣlerse de umumi noktayı
nazardan aṣiretler arasında bu ṣahsiyetlere laik oldukları derecede
ehemmiyet, itibar ve takdiri göstermiyorlardı. Aralarında hoca (mulla) tabiri
maalesef adeta tahkir konusu oluyor ve hatta kıymetsiz bir ṣey gibi telakki ediliyordu. Bittabi ben de
aynı hoca, mulla ahfadının bir evladı idim. (Hatıratım, sf. 120)
Doḡrusu Dersimliler
ne kadir-kıymet bilmez insanlarmıṣ.
Soyu-sopu Dersim’i aydınlatmak için çalıṣmıṣ,
kendisi o kadar ayaklanmayı yönetmiṣ,
Dersim’i temsil etmiṣ, boynunda idam
cezası var, kendisine itibar etmiyorlar.
Bu iṣin bir hikmeti
olmalı.
Adam hem Seyit Rıza’yı temsil ediyor, Dersimliler onun için
gecesini-gündüzüne katıp Ankara’ya-Istanbul’a protesto telgrafları çekiyorlarmıṣ, hem de kendisini, “adamdan geri, bilmem
hangi sınıfa dahil” ediyorlar. (Hatıratım, sf. 122)
Baytar ṣöyle meṣhurdum, herṣeyin
planlayıcısıydım övünmeleri arasında, zaman zaman kalemine hakim olamıyor,
Dersimlilerin O’nun hakkındaki hükmünü de itiraf ediyor.
Baytar, Seyit Kemalu aṣireti
nezdinde bulunan Dersim aṣiretlerinin
Seceresi’ni görüp-okumak ister. Göstermezler. Kitabında bundan ṣikayetçidir. Dersim Soykırımında Secere’yi
Nazmi Sevgen gasp eder. Baytar’ın kitabını yayınlayan Mehmet Bayrak’ın yorumu
da ilginç.
“Ṣecere’yi N.
Dersimi’ye açmayan anlayıṣ, Dersim
katliamına bizzat katılan Jnd. Albay Nazmi Sevgen’e vermek zorunda kalıyor”
(Hatıratım, sf. 138)
M. Bayrak hangi anlayıṣı
eleṣtiriyor?
Dersimliler güvenmedikleri bir kiṣiye, kendilerince kutsal sayılan belgeleri neden göstersinler?
O’nu kendilerinden görmüyorlar.
Nazmi Sevgen’e gelince, kimse O’na bir ṣey vermedi. Soykırım sürecinin sonucudur.
Topraklarımız iṣgal edildi,
katledildik, maddi-manevi olarak talan edildik.
İṣgalciler bize ait
ne varsa gasp ettiler.
M. Bayrak ne demek istiyor, yoksa, bakın ne hale düṣtünüz, diye halkımızla alay mı ediyor, pek
belli deḡil.
Baytar Yuvaya Dönüyor
Ṣıx Sait önderliḡindeki Zaza Direniṣi yenilmistir. Dersim, Direniṣten
doḡrudan etkilenmese de direniṣle ilgilidir. Direniṣi desteklediḡi
gerekçesi ile Hesen Xeyri idam edilmiṣtir.
Bazı Dersim aṣiretleri Direniṣe karṣı
çıkmıṣlarsa da, Dersim, Direniṣe katılmadıḡı
gibi karṣı da çıkmamıṣtır. Hatta Koçan kuvvetleri dolaylı destek
vermiṣtir. Aḡrı bölgesinde Kürt Direniṣi
filizlenmektedir. Kemalist rejimin zamana ihtiyacı vardır. Dersim’e topyekun
saldırı için uygun zamanı beklemekteler.
Bu arada Dersim aṣiretlerini
oyalamak, bazılarını yanına almak, aṣiretleri
birbirine kıṣkırtmakla meṣguller.
Bu amacla Diyarbakır valisi Ali Cemal, Elazıḡ valisi Rıza, askeriyeden İzzettin Paṣa Dersim’e gelirler. Vali Ali Cemal,
Atatürk’ün emriyle geldiḡini
söylemektedir. Xozat’ta görüṣmeler
olur. Vali Ali Cemal, „.. benim dahi(Baytar) Dersim’den çıkarak Elazıḡ’da oturmamın yetkililerce gerek görüldüḡünü ve hiç bir sorgu ve sorumluluḡa uḡratılmayacaḡımı ve yakın zamanda bu duruma dair özel bir
karar dahi çıkarmaya söz verdiḡini
sözlerine ekledi.“ (KTD, sf.129)
Çaresizdir, yetkililerce gerek görülmüṣse, ne yapsın. Memurdur. Amirlerine karṣı mı çıksın.
Ama, O, iṣi kılıfına
uydurmak istiyor, „Seyit Rıza, Aliṣer
ve ben, Dersim’den çıkmam konusundaki teklifi aramızda görüṣtük ve neticede; Seyit Rıza Elazıḡ’a gelemeyerek sürekli olarak Dersim’de
kalacaḡından, benim hayatımın Elazıḡ’da güvenli kalacaḡı kanısına vararak Elazıḡ’a
gitmeme karar verdik.“ (KTD, sf,129)
İnsan ne diyeceḡini
saṣırıyor.
Baytar’ın hayatı Dersim’de güvende deḡil, Elazıḡ’da güvende.
Doḡrudur, kiṣi nereye aitse, orda kendini güvende hisseder.
Gerçekte Koçgiri’den kurtulanların Dersim’de kalmaları
Kemalist rejim açısından hep sorundur. Ama Dersim baht ülkesidir. Dersim’e sıḡınan geri verilmez. Hayatı garanti
altındadır. Baytar sıḡınmamıṣ, gönderilmiṣtir.
Zamanı gelince de geri çaḡılmıṣtır.
Baytar Elazıḡ’a
gelir. Vali kendisini misafir eder. Holvenk manastırı da kendisine tapulanır.
(KTD, sf. 129)
Bu kazandıḡı ikinci
çiftliktir.
Bu çiftlik meselesi çok ilginc. Ṣıx Sait Direnisi’nde de içerden iṣbirliḡi yapan Binbaṣı
Kasım aynı ṣekilde ödüllendirilmiṣti. Baytar’ın konuya iliṣkin yorumu ṣöyle.
„Ṣeyh Sait ve 47 savaṣçı aṣiret
reisleri de Diyarbakır’da 4 Eylül 1925’te idam edilmiṣlerdir. Yalnız Cibranlı soysuz ve hain binbaṣı Kasım serbest bırakılmıṣ ve ihanetine mükafat olarak kendisine
Anadolu’da toprak verilmiṣtir.“ (KTD,
sf.124)
Binbaṣı Kasım ihanet
ettiḡi için, Baytar da savaṣtıḡı
için ödüllendirilmiṣ.
Ali Cemal’in “gizli ödenek parasından yüklü harcamada
bulunmasın”ı anlatır. Kendisinin çiftlik dıṣında
ne aldıḡını yazmaz.
Hani Koçgiri direniṣini
yönetmiṣti. Kürdistan bildirileri yazmıṣtı. Görüṣmelerde
temsilci olmuṣtu. Hakkında idam kararı
vardı.
Doḡrusu Kemalist
rejim ne kadar kendini ṣaṣırmıṣ.
Savaṣlar yönetmiṣ, örgütler kurmuṣ, idam
cezasına çarptırılmıs birisini baṣ tacı
yapıyor.
Uzlaṣmacı Hesen
Xeyri’yi asıyor, savaṣçı Baytar’ı
ödüllendiriyor.
Baytar’ın bir eli yaḡda,
bir eli baldadır. Vali, komutanalarla içki alemlerinde gününü gün etmektedir.
Türklere baṣka bir hikaye, Dersimlilere
baṣka bir hikaye, Kürtlere baṣka bir hikaye anlatmaktadır. Kendi
deyimiyle, “ipte oynayan cambaz”dır. (KTD, sf.130)
Baytar yeni görevine hızlı baṣlar.
İdamlık Baytar Ankara Yolunda
Efendilerine güven vermek için Dersim aṣiretlerini Ankaraya’ya, Diyarbakır’a
götürmeye çalıṣır.
İlk yolculuk Ankara’yadır. Dediḡine bakılırsa, kervanı İbiṣ
Zeki ayarlamıṣtır. Kendisinin rolü
yoktur. Nedense Vali Cemal kendisini de heyete katmıṣtır.
Ankaradakiler bu gözü pek savaṣçıyı
yakından tanımaya karar vermiṣlerdir.
Bazı aṣiret ileri
gelenlerini de yanına alıp Ankara yoluna düṣerler.
Bu heyetin bir adı da „saygı heyeti“dir. (KTD, sf. 138) Heryerde balolarla,
ziyafetlerle karṣılanırlar. Ankara’da
Meclis Baṣkanı Kazım Paṣa ile, İsmet Paṣa ile görüṣürler. Her
ne kadar Seyit Rıza ve öteki liderlerin gelmemesi heyetin gücünü zayıflatıyorsa
da, baṣta Baytar olmak üzere heyete,
Gazi’nin ziyaretten duyduḡu memnuniyeti
iletirler.
„Heyet Ankara’dan Dersim’e dönmüṣ, ben bir kısım arkadaṣlar
ve vali Cemal Istanbul’a gitmiṣtik.“
(KTD, sf, 131) Bu arada Ankara’da Türkçülük, Istanbul’da Kürtçülük yapar. Kadri
ve Cemil Paṣazadelerle gizlice görüṣüp, „Dersimlilerin Ankara Hükümetiyle
siyasetin gereḡi yaptıkları ilṣkilerin gayesini açıkladım ve milli
haklarımızın gerçekleṣmesi için sonsuza
kadar çalıṣacaḡımıza dair Dersimliler adına Genel Merkeze bildirilmek üzere
bir yazılı belge imzalayarak kendisine verdim.“ (KTD, sf130-131)
Ancak Anakara’da hangi belgeyi imzaladıḡını söylemez.
Türk rejiminin merkezi ile görüṣtüḡünde halá idama
mahkumdur.
İdama mahkumdur, ama savaṣ
kazanmıṣ komutan gibi karṣlanır.
Vali ve komutanlarla ortak geziler tertipler, özel görüṣmeler yapar.
Burada bir parentez açalım. Celal Bayar, Atatürk, Dersim’de
milisleri dahi isimleri ile tanırdı, derken haksız deḡildir.
Ankara’da Koçan’a Karṣı
Savaṣ Kararı Çıkar
Ankara ziyareti sonuçsuz kalmaz. Devlet Koçan’a saldırı
kararı almıṣtır. ( Zazaca’da aṣiretin adı Qocan ya ki Qocu’dur) Dersim’i
parça parça yutmak niyetindedir. Ziyarete katılan bazı aṣiretler milis olurlar. Kimisi tarafsız kalır. Koçan her yönden
kuṣatılır.
Dersim’e Batıdan saldırıldıḡında
Koçan geçilmez kaledir. Genelkurmay, “Öteden beri Dersim’in yenik olmayan aṣireti ve milli kahramanları adını taṣıyan Koçuṣaḡı” diyerek bunu kabullenmiṣtir. (Genel Kurmay belgelerinde Kürt
İsyanları cilt. 1, sf. 259)
O günkü koṣullarda
Kemalistlerin Koçan’ı tek baṣına
yenmeleri zordur. Ya da büyük kuvvetlere ihtiyac vardır. Aḡrı’da Kürt Direniṣi baṣlamıṣtır. Bunun için askeri kuvvetlerin yanında
yerli milislere de ihtiyac duyarlar. Çemiṣgezeg’in
Kürt ve Türk köylerinden milisler toplarlar. Bunlar yetmez, Koçan’la çeliṣkisi olan bazı aṣiretleri de iṣbirliḡine katarlar. İṣbirliḡi yapan aṣiret reisleri Ankara heyetine de katılmıṣlardı. Milislik yapan aṣiretler kendilerine Baytar’ı komutan
seçerler.
Aliṣer ve Baytar Karṣı Cephelerde
Aliṣer ve gurubu
Koçgiri’den sonra uzun dönem Koçan bölgesinde kalmıṣlardır. Daha sonra Aliṣer
arkadaṣları ile birlikte Seyit Rıza’nın
yanına gitmiṣtir.
Anılarında, kendisini her vesile ile Aliṣer ile iliṣkilendirmek
isteyen Baytar, 1926’da Aliṣer’in de
içinde olduḡu Koçanlılara karṣı savaṣmıṣtır.
Vali Cemal, Baytar’ı da yanına alıp Pulur’a gelir. Munzur
gözelerinde aṣiretlere
Koçan’a karṣı savaṣ için yemin ettirmek ister. Bazı aṣiretler iṣbirliḡine yanaṣmazlar.
Gönülsüzdürler. 24 saatlik zaman isterler. Sonunda bazıları milisliḡi kabul eder.
Baytrar’ı dinleyelim:
“… Vali Cemal benim kendisinden ayrılmama fırsat vermiyordu
ve ben de ṣüpheye meydan vermemek için
kendisinden ayrılamıyordum.
Kürtler (Dersimlileri kastediyor-benim notum), Koçan aṣireti cezalandırıldıktan sonra, diḡer aṣiretlerin
de birer bahane ile aynı sonuca getirileceklerini tamamen sezmiṣlerdi. Antlaṣma
için istenilen yirmi dört saatlik izinden gaye, bir red cevabı vermek için deḡil, Koçan aṣiretine
yardım için gereken araçları temin etmekti. Bu araçlar, istenilen müddet
zarfında saḡlandıktan sonra, Koçan aṣiretinin cezalandırılması savaṣına katılacaklarına dair vali Cemal’a
uygunluk cevabı verilmiṣti. Bu cevapta ṣu ṣartlar
ileri sürülmüṣtü:
Ovacıklıların tutacakları cepheye Türk askeri
gönderilmemesi….
Ovacık cephe komutanlıḡının,
benim sorumluluḡuma verilmesi….
Ali Cemal….. ileri sürülen ṣartları
kabul etti.” (KTD, sf. 133)
Baytar burada dolaylı da olsa askeri kimliḡini açıklamaktadır.
Dersimlilere karṣı
Türkler adına cephe komutanı olduḡunu
söyler, ama yaptıkları konusunda ketum davranır.
Baytar, “Vali’nin tekliflerine karṣı gelmemek planımız gereḡinden
idi” (KTD, sf. 132) diyerek Vali’nin teklifleri doḡrultusunda çalıṣtıḡını da itiraf ediyor. Kim kendisine demiṣ, git Vali’nin emrinin altında çalıṣ. Bu „planı“ kiminle yapmıṣ. Vali’nin her emrini yerine getirmiṣ mi, ya da baṣka
hangi emirler almıṣ, bunları yazmaz.
Aslında, bu itiraf çok taraflı çalıṣtıḡının da kabulüdür.
O’nun yardım-mardım hikayesi palavradır. 1926’da milisler
eliyle Koçan köyleri yakıldı. Mallarına el konuldu. İnsanlar katledildi.
Baytar’ın yer aldıḡı kuzey gurubu,
güney’deki Kürt ve Türk milisleri kadar baṣarılı
olamadılarsa da, zor anlarda, kuzey geçitlerini tutarak aṣiretin hareketini sınırladılar. Koçanlıları
çembere aldılar.
Genelkurmay belgelerinde Baytar’ın komutanlıḡını yaptıḡı
kuzey milisleri hakkında bazı bilgiler var.
„ 11 Kasım günü, Erzincan müfrezesi ile emrine verilmiṣ bulunan Ovacık milisleri saat 12.00’de
Bresor( doḡrusu Barasor’dur-bn) gediḡi ile Deveboynunu herhangi bir direnme ile
karṣılaṣmadan
iṣgal ettiler. Saat 15.00’de Ovacık
milisleri Yılan
daḡının en doḡusundaki Zirveyi, 11. Alaydan iki makinalı
tüfekle takviyeli bir bölük de, Yılan daḡının
kuzey ve doḡusundaki tepeleri iṣgal ettiler. Bu suretle Üç tepelerle
Karatepe arasında irtibat saḡlanmıṣ oldu. 10. ve 13. Alayların Kurudere ve
uzanımını iṣgal etmesiyle, asiler dar
bir sahaya sıkıṣtırılmıṣ oluyordu.“ (Genel Kurmay Belgelerinde Kürt
İsyanları.Cilt.1, sf. 254)
Koçan saldırısı Eylül’de baṣladı,
Aralık’a kadar devam etti. Koçanlılar kahramanca direndiler. Köyleri yakıldı,
mallarına el konuldu, ama yenilmediler.
Genelkurmay’ın açıkladıḡı
rakamlara bakalım.
„Koçusaḡı tedip
harekátının baṣlangıcından bu yana,
Kuzey Cephesi Birliklerinden (10., 13. Alaylar), bir subay, 31 er sehit, bir
subay, 53 er yaralı verilmiṣ, ayrıca 10
er de kaybolmuṣ ve buna karṣılık asilere bir hayli zayiat verdirilmiṣ ve 1084 küçük baṣ, 342 büyük baṣ hayvan
ganimet alınmıṣtı.“ (adı geçen eser,
sf.261)
Bu rakamlar da tümüyle doḡru
deḡil. Çatıṣmalarda milislerden de ölenler ve yaralananlar var.
Genelkurmay, onları „kayıp“tan saymıyor. Koçanlılar ise ölülerini iṣgal kuvvetlerine vermediler.
Saldırının amaclarından birisi de ganimet elde etmekti. Bunu
da itiraf ediyorlar.
Koçan iṣgal
harekátını daha sonra Van’da 33 Kürt köylüsünü kurṣuna dizmekle tanınan Mustafa Muḡlalı
ve Vali Ali Cemal yönetti. Baytar, siyasi olarak Vali’ye, askeri olarak Mustafa
Muḡlalı’ya baḡlıydı..
Koçanlılar ise Qopo Usên, Nuro, Sêtxan Aḡa, Hemed Aḡa,
İbraimê Ebıli, Sıleman Aḡa, Koçgiri
Gurubunun baṣında da Aliṣer’le birlikte direndiler.
Baytar, Aliṣer’le
karṣı cephelerde savaṣtıḡını
yazmaz.
Nuro Asılıyor
Baytar saldırıdan sonra Elazıḡ’a
döner.
Koçan’a karṣı askeri
baṣarı elde edememiṣlerdir.
Eski yola, görüṣme
adı altında aṣiret reislerine tuzak
kurarlar.
Koçan’ın önderlerinden Qopo Usên’in abisi Nuro’yu görüṣme tuzaḡına
düṣürüp tutuklarlar.
Elazıḡ’da mahkemesi
yapılır.
Mahkeme’de Diyap Aḡa’nın
oḡlu Veli Aḡa Nuro’ya karṣı
şahitlik yapar. Burada aḡıza
alınmayacak hakaretlerde bulunur. Nuro 1927’de Elazıḡ’da asılır. (Bu tarih tam net deḡil.
İdamın 1928’de olduḡunu söyleyenler de
var.)
Aynı yıl Veli Aḡa
Çemiṣgezek’de Qopo Usên kuvvetlerince
öldürülür.
Veli Aḡa 1926’da
Baytar’la beraber Ankara giden Saygı Heyeti’nin içindeydi. Koçan’a saldırı baṣlayınca milislik yapan aṣiretleri örgütlemede öne çıkmıṣtı.
Ankara ziyareti, Koçan saldırısı, bazı aṣiretlerin milislik yapması, Baytar’ın milis
kuvvetlerine komutan seçilmesi, Nuro’nun asılması birbirine baḡlıdır..
Nedense, Baytar bunlardan bahsetmiyor. Hatırlamak istemiyor.
Belki de, yazarsa kendi rolü de belli olur diye unutmak istiyor.
Baytar’ın Hatıratım’ına notlar düṣen Mehmet Bayrak’da „olayı bilmiyor“.
Ankara kafilesinin toplu bir fotaḡrafı da kitapda var. M. Bayrak resimdekileri tanıtırken, Baytar
için, „Seydan aṣireti umumi mümessili
Dr. Nuri Dersimi.“ (Hatıratım, 55 nolu dipnot, sf. 233) diyor.
Baytar’ın böyle bir sıfatı yok. Ankara kafilesine katıldıḡında idama mahkumdur. Ama
çiftlikle ödüllendirilmiṣtir.
Devlet memurudur. M. Bayrak biliyorsa, Baytar’ın „umumi mümessili“ diye
gösterdigi Seydan aṣiretini bize
anlatmalıdır.
Qocu, Khewu, Khalu, Mexsudu, Arslanu aṣiretlerinin de içinde olduḡu bir gurub aṣirete
toplu olarak Seydan aṣireti denilir.
Bu, aṣiretler arasındaki baḡı, akrabalıḡı
analatan geleneksel anlatıma dayandırılır. Baytar Nuri’nin bu aṣiretlerle herhangi bir iliṣkisi yoktur. Zaten Ankara dönüṣü Koçan’a karṣı
savaṣa katılmıṣtır. Devlet adına komutandır. Böyle birisi nasıl Koçan’ın da
içinde olduḡu aṣiretlerin „umumi mümessili“ olabilir.
Baytar Elçiliḡe
Devam Ediyor
Dersim’e karṣı
hazırlıklar devam etmektedir.
Son saldırıyı yapmak için zamana ve örgütlenmeye ihtiyaçları
var.
Umumi Müfettiṣlikler
kurulmuṣtur. Umumi Müfettiṣ bir nevi sömürge valisidir. Dersim, Birinci
Umum Müfettiṣlik bölgesine dahil edilmiṣtir.
Aṣiretleri oyalayıp,
Dersim’i içten parçalamanın yollarını arıyorlar. Aynı zamanda Dersim’i yakından
tanımak için her alanda istihbarat çalıṣmalarına
hız verdikleri anlaṣılıyor.
Birinci Umum Müfettiṣ,
Elazıḡ Valisi Ali Cemal’i Dersim’e
gönderiyor. Seyit Rıza ile görüṣmek
istiyor. Seyit Rıza görüṣmeyi kabul
ediyor. Baytar da gidiyor. O, her ne kadar Seyit Rıza istedi diyorsa da, devlet
görevlisidir, bir nevi „devlet temsilcisi“dir, görüṣmelerde bulunması gerekiyor.(KTD, sf. 137)
Anlaṣılan Seyit
Rıza’yı kandıramıyorlar. 1929’da Umum Müfettiṣ
İbrahim Tali, Baytar’ı Diyarbakır’a çaḡırıyor.
Kendisine Özel İdare’den 570 Lira veriyorlar. O, bunu „bir alacaḡı“ı yapıyor. (KTD, sf. 138)
„Yola çıktım. Diyarbakır’a vardıḡımda İbrahim Tali’ye misafir edildim”. (age, sf. 138)
Önemli adamdır. Kendisini hep valiler, paṣalar misafir ediyor. Umum Müfettiṣ kendisine Dersim hakkındaki istihbarat
raporlarını okuyor. Boṣ yere okumuyor.
“Siz Dersim’in aydın ṣahsiyetlerinden
birisi olduḡunuzdan, sizi Dersim’e
göndereceḡim, orada bölgeniz halkı ile
iliṣki kurarak bu meseleler hakkında
fikir ve amaçlarının ne olduḡunu bana
bildirmelerine aracılık etmenizi memleketinizin geleceḡi adına sizden beklerim dedi.
Bu teklifi kabul ettim ve İbrahim Tali’den ayrıldım.“ (age,
sf. 139)
Artık Umum Müfettiṣin
temsilcisidir. Aṣiret reislerini
Diyarbakır’a taṣır. Hozat’dan Müfettiṣe telgraf çeker. Bazı aṣiret reislerini de yanına alıp Müfettiṣin huzuruna çıkarlar. Heyet olarak müfettiṣle görüṣürler.
Baytar, aynı aksam Müfettiṣle tek baṣına görüṣür.
Baytar’ın anlattıklarına bakılırsa Seyit Rıza hakkında konuṣurlar.
Ertesi gün veda ziyaretine giderler. (Ne büyük aṣk, mutlaka ayrılırken Baytar’ın gözleri yaṣarmıṣtır).
Heyetteki her kiṣiye biner lira
verilir. Seyit Rıza’ya da iki bin lira gönderilir. Kendisine ne kadar verildiḡini yazmaz. (sf. 140)
Sivas Yollarında
Güya Baytar hakkında idam kararı vardır.
Nedense kimsenin aklına gelmemektedir. Gerçi, O’nu Elazıḡ’a çaḡıranlar,
„hiç bir sorgu ve sorumluluḡa uḡratılmayacaḡı“
nı, „yakın zamanda bu duruma dair özel bir karar dahi çıkarmaya söz„ vermiṣlerdir. (KTD, sf. 129)
Sorgu-suale uḡramaz,
ama özel karar da çıkmamıṣtır.
Atına biner. Kimseye haber vermez. Sivas yollarına düṣer.
„Sivas merkezinde idim, adlarını saklı bırakacaḡım Kürt aydınlarıyla görüṣmeye baṣladım.
Bu arada hakkımda gıyaben verilen karara itiraz ederek yüzüme karṣı muhakemenin yapılmasını istedim.
Aleyhimdeki gıyabi hükmün çıkmasından sonra, bir çok af kanunları çıkmıṣ ve mesele zaman aṣımına uḡramıṣ olduḡundan
dolayı, yüzyüze yargılama yapılmasına gerek görülmediḡinden mahkemeden buna dair bir karar sureti aldım“ (KTD, sf.
148)
Ne güzel hikaye etmiṣ.
Acaba Aliṣer’in
davası niye “zaman aṣımına” uḡramıyor?
Hangi „af kanunu“ çıkmıṣ?
Hesen Xeyri niye asılıyor?
Nuro niye asılıyor?
İstiklal Mahkemeleri denilen ölüm mahkemelerinde insanlar
Türkçe bilmiyor diye idam ediliyorlar.
Savaṣlar yönetmiṣ Baytar Nuri’nin davası bir gecede zaman aṣımına uḡruyor.
Gerçekte ise O’nu Elazıḡ’a
geri çaḡırdıklarında „özel bir karar“
çıkaracaklarına dair söz vermiṣlerdi.
Sözünü tutmuṣlar. Belki de bu kararı
geciktirerek Baytar’ı istedikleri gibi çalıṣtırmıṣlardır.
Sivas’tan Elazıḡ’a
dönerken yine tutuklanıyor. Yine bırakılıyor. Elazıḡ’a gönderiliyor. Güya savcılıkta sorgulanıyor. Bırakılmasına
karar veriyorlar. Kendisinden dinleyelim:
„Genel Müfettiṣlik,
Seyit Rıza’yı teskin etmek amacıyla savcılıḡa
gönderdiḡi gizli bir emirle, iṣe kanuni bir merasim süsü vererek, sorumsuzluk
kararıyla bırakılmamı emretmiṣ ve durum
Dersimlilere dahi bildirilmiṣti.“ (KTD,
sf. 155)
Baytar’ı hep gizli bir el koruyor. Önce tutukluyor, sonra
serbest bırakıyor. Her vesileyle de Dersimlilere haber veriyor. İṣe „kanuni bir süs“ vermeyi de unutmuyorlar.
Amac, Baytar’ın durumunun açıḡa
çıkmasını engelemek ve Dersimlileri ṣüphelendirmemektir.
Dersim Karıṣınca
Baytar Ankara’ya Sıḡınıyor
„1932 yılı ortalarında Dersim’de yine kaynaṣma baṣlamıṣtı. Her ihtimale karṣı tedbirli bulunmak için Ankara’ya gitmek zorunluluḡunu duydum.“ (KTD, sf. 157)
Baytar’ın dediklerine ne demeli, neresinden baṣlamalı.
Kendisini Seyit Rıza’nın temsilcisi, Dersim’in savunucusu
ilan ediyor, Dersim’de kaynaṣma olunca,
Dersim’e deḡil, Anakara’ya gidiyor.
Artık hakkındaki idam kararını da kaldırmıṣlardır.
İyice göze girmek, güven vermek istiyor. Belki de Ankara yönetimine doḡrudan rapor veriyor. Her ne kadar „vazifeye
tayin“ için gittiḡini söylüyorsa da
inandırıcı olamıyor. Ankara yolculuḡunun
asıl gayesi „Dersim’deki kaynaṣma“dır.
Ankara’ya gitmiṣken, Ṣurayı Devlet’den aklanmasına dair yeniden
karar çıkartıyor. Ṣurayı Devlet oy
birliḡi ile, „zaman aṣımına uḡramıṣtı, „her nasılsa idam hükmü yüzüne karṣı okunmamıṣtır“
gerekçesi ile „giyabi kararın ortadan kalktıḡı“
sonucuna varıyor. (KTD, sf. 158)
Baytar; emrine girdiḡi
Kemalist rejimin kullandıḡı insanları
da ortadan kaldırdıḡını biliyor. Bildiḡi için, büyük yerden, Anakara’dan güvence
arıyor.
Baytar ın, Diyarbakır-Elazıḡ-Ankara
arasında mekik dokuduḡu yıllar,
Kemalist rejimin Dersim’in ölüm fermanını verdiḡi
yıllardır. Kemalist rejim son darbeyi vurmak için siyasi, idari, askeri
hazırlıkları yapmaktadır.
Baytar yönünü Dersim’e deḡil,
Ankara’ya çevirmiṣtir.
Zaten O, yıllar önce kendisi için „Dersim’de can güvenliḡi“ kalmadıḡı
sonucuna varmıṣtı. (KTD, sf. 129) Belki
de durumunun açıḡa çıkmasından korkmuṣtu.
Baytar Suriye’ye Çıkıyor
Dersim’e karṣı
topyekun saldırı baṣlamıṣtır.
Köyler bombalanıyor, yakılıyor. Dersim askeri abluka
altındadır. Türk parlementosundan ölüm emri, „çıbanı kesin“ emri çıkmıṣtır.
Baytar, Elazıḡ’dadır.
Türk rejiminin ne yapacaḡını
yakından biliyor. Anlattıklarından anlaṣılıyor
ki, O’nu kullananlar, kendisine güvenmemektedirler. Belkide 1926’da olduḡu gibi doḡrudan
savaṣa katmak istiyorlar.
Çareyi kaçmakta bulur.
“Milletin karṣı
kaldıḡı feci durumu dünya kamuoyuna
bildirmek gerekiyordu. Bu nedenle , bu ödevi üzerime almayı kendime bir borç
bildim ve 11 Eylül 1937’de Türkiye sınırlarından dıṣarı çıktım” (KTD, sf. 194)
Karar kendisine aitdir. Baṣka
bir yerde de, Seyit Rıza’nın kendisine „her ihtimale karṣı Türkiye dıṣına
çıkmasını“ söylediḡini yazıyor. (KTD,
sf. 177)
Baytar 11 Eylül 1937’de Suriye’ye çıkıyor.
1937 yazında Sahan Aḡa
Türk idaresi tarafından satın alınmıṣ
milisler eliyle öldürülüyor.
Aliṣer ve Zarife
katlediliyorlar.
Usenê Seydi, Cıbrail Aḡa,
Fındık Aḡa’nın da içinde olduḡu çok sayıda Dersim lideri Elazıḡ’da esirdirler.
Seyit Rıza görüṣme
tuzaḡına düṣürülerek 10 Eylül’de Erzincan’da tutuklanıyor.
Türk İstihbaratıyla İliṣkisi
Devam Ediyor
Suriye’ye çıktıktan sonra da Türk istihbarati ile iliṣkisini koparmıyor.
Baytar Nuri Suriye’den Ürdün’e geçiyor. Ürdün’de Türk
konsolosu Celal Karasapan kendisiyle iliṣkiye
geçiyor. Türkiye’ye dönmesini ve Kütahya’ya yerleṣmesini
öneriyor. Anlaṣılan, Baytar artık
Türklere güvenmiyor. Yine de durumu idare ediyor. Hatta kendisini Kütahya’ya çaḡırdıkları için teṣekkürlerini iletiyor. Yıl 1939’dur.
Türk Baṣkonsolosu,
„ama bundan sonra dıṣ devletlerle ve
özellikle Ermeni Taṣnaklarla iliṣki kurma“ diyerek öḡütte bulunuyor. (Hatıratım, sf. 200-204)
Baytar, bu görüsmeleri Ürdünlüler istiyor diye yaptıḡını söylüyor.
Celal Karasapan’la iliṣkisini
bitirmiyor.
Suriye vatandaṣlıḡına geçince konsolosla yeniden görüṣüyor. Konsolos, „Suriye uyruḡuna geçiṣini
tenkit“ ediyor. Çok nazik bir iliṣki.
Türk istihbarati ile ilişkisi hakkında fazla bilgi vermiyor.
Sadece takip edildiḡini söylüyor.
İliṣkisini koparmadıḡını dolaylı olarak itiraf ediyor. “..
Idlib’de vazifede iken Mustafa katip ismindeki bir Türk casusu da gelip
gitmekte iken bir gün yanımdan azarlayarak kovmuṣtum.”
(Hatıratım, sf. 215)
Bu gelip gitmelerin nasıl baṣladıḡını, bu iliṣkinin
hangi amaçla sürdürüldüḡü hakkında bir ṣey söylemiyor.
Çok taraflı çalısmayı meslek edinmiṣ Baytar uzun yıllar Türk kartını da yedekte tutuyor.
Dersim Ne İstiyordu?
Dersim ne istiyordu? Niçin direniyordu.
Dersim’in de facto özerkliḡi
vardı.
Bu özerkliḡin
yapısı, alanı daralıp geniṣlese de,
Dersim bir nevi iç islerinde özerkdir. Devletin belli merkezlerde kurumları
vardı. Az sayıda da olsa askere de gidiyorlardı. Devlet, tam istediḡi gibi olmasa da vergi de topluyordu. Ama
devletin hükmü sınırlıydı.
Osmanlının son döneminde baṣlayan
ve Cumhuriyet’le birlikte devletin temel özelliḡi
haline gelen merkezileṣme, mutlak
idare, Dersim’in statüsüyle çeliṣiyordu.
Cumhuriyet merkezileṣmeyi ırkçı bir
milliyetçilikle birleṣtirince, Dersim,
devlet için çıban oldu.
TC.’ni kuranlar ilk günden itibaren, Dersim’i „sorun“ olarak
gördüler.
Dersim, statüsünü korumak istiyordu, devlet, Dersim’i
tasfiye etmek istiyordu.
Baytar Nuri, Dersim’i anlatırken yanlızca kendisine hayali
payeler biçmekle kalmıyor, Dersim’in isteklerini de keyfine göre deḡiṣtiriyor.
Baytar’ın iddiasına göre, Seyit Rıza kendisine „imza benim,
fakat umum Dersim namına sana selahiyet veriyorum. Her ne suretle yazarsanız,
yazınız“ demiṣtir. (Hatıratım, sf. 112)
Birincisi Seyit Rıza, Dersim’in saygın liderlerinden
birisidir. En azından ittifak yaptıḡı aṣiretlere sormadan, onların onayını almadan
Dersim adına kimseye yetki vermez.
Dersim’in iç hukuku vardır. Hiç bir aṣiret kendisini tek baṣına
Dersim’in sahibi
görmez. Dersim’i Dersim yapan ana özelliklerden birisi de
O’nun çoḡulcu yapısıdır. Dersim de
ileri çıkmıṣ, saygı duyulan, manevi aḡırlıḡı
olan liderler vardır.
Ama Dersim’in tek bir lideri yoktur.
İkincisi, Dersim’de hükümete telgraf çekildiḡinde, talepte bulunulduḡunda bir aṣiretin
deḡil, mümkün mertebe çok sayıda aṣiretin imzası atılır. Hiç bir aṣiret, kendisini devletin tek hedefi haline
getirmek istemez.
Dahası, bu durum Koçgiri Direniṣi’nin yenilgisinden sonra gündeme geliyor. Dersime sayıları
bini bulan kitle sıḡınmıṣtır. Dersim, Koçgirilerin yurduna dönmesi
için hükümete baskı yapıyor. Ben, bu yazıṣmaların(Koçgirilerin
geri dönmesi ve cezalandırılmamaları ile ilgili) tek baṣına Baytar’a verildiḡini
de inandırıcı bulmuyorum. Zira, aynı dönemde Aliṣer’de
ordadır. Koçgiri ileri gelenleri de ordadır.
Belki de, Baytar devletle olan iliṣkisinden dolayı bir nevi „aracı“ olmuṣtur.
Biliniyor, Baytar Nuri 1921-26 arası Dersim’de kalıyor.
Türk Hükümeti kendisini göreve çaḡırınca da Elazıḡ’a
dönüyor.
Devlet memurudur. Dersim’e ya Vali’nin elçisi, ya Mustafa Muḡlalı’nın komutanı, ya Birinci Genel Müfettiṣ İbrahim Tali’nin görevlendirmesi ile
geliyor. Eḡer temsilci sayılırsa,
devletin temsilcisidir. Devlet denetimi ve yönlendirmesi altında Dersim’e karṣı görevlidir.
Her ne kadar bu durumu gizlemek istiyorsa da verdiḡi ip uçları, kendi anlattıḡı hayat hikayesi bunun kanıtıdır.
Baytar Suriye’ye çıkınca Dersim adına yabancı devletlere
açıklamalarda bulunur. Yazdıḡı ṣikayetnamenin altına da Dersim aṣiretlerinin isimlerine yazar, imzalar. (KTD,
sf. 194-197)
Bir baṣka bildirinin
altında ise, Dersim Generali Seyit Rıza’nın ismi var.
Bildirin tarihi 30 Temmuz 1937’dir.
Bu bildiriyi muhtemelen Xoybun yazmıṣtır. Bildirinin dilinden anlaṣılıyor.
Dersim’in sorunlarından çok, Kürt milli davası gündeme getirilmiṣ. Dersim direniṣi vesile edilerek, Kürtlerin istekleri uluslararası komuoyuna
iletilmiṣ. Bildirinin yapay olduḡu Seyit Rıza’ya verilen ünvandan da anlaṣılıyor.
Dersim’de General unvanı yoktur.
Seyit Rıza da dahil hiç bir Dersim savaṣçısı, Dersim lideri kendisine general diye
bir sıfat takmaz, kullanmaz.
Dersimliler aṣiretleri
adına konuṣurlardı. Ortak açıklamaların
altında da aṣiretlerin imzası olur.
Baytar Nuri, bir zamanlar Ankara’dan Istanbul’a gidiṣinde Kürdistan Teali Cemiyeti’nden Kadri ve
Cemilpaṣazedelerle görüṣmüṣ
ve onlara „Dersim adına belge imzalamıṣ“tı.
Dersim yanarken, Xoybun’da kendi propagandasını yapmıṣtır.
Baytar, bildirileri ben yazdım demesine raḡmen, bu bildiriler esas alınarak Dersim’e
kimlik biçilmekte, yakın dönemin, henüz canlı ṣahitlerin
yaṣadıḡı
bir dönemin olayları Dersim’in aleyhine çarpıtılmaktadır.
Baytar kendisi de Dersim’in ne istediḡini satır aralarında yazmak zorunda kalıyor.
„Seyit Rıza ise, general Alpdoḡan’a;
Dersim hakkındaki kanunun kaldırılmasını ve Dersim için özel ve milli hakları
temin eden seçkin bir idarenin oluṣturulmasını
istiyordu.“(KTD, sf. 178)
Dönemin gazetelerinde de Dersim’in talepleri çarpıtılarak da
olsa yer alıyor.
18 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi’nde Dersim Terakki
Yolunda diye bir haber var. Haberde Dersimlilerin bir „talep listesi“
gönderdikleri söyleniyor.
„Dersimli beyin yeniden fesat kaynatarak, memleketin huzur
ve sükúnunu bozmıya kalktıḡı haberi,
evvelá Elázize, oradan Ankara’ya geldi. Dersimli sergerde, üstelik bir de talep
listesi göndermiṣti. Yol, köprü,
mektep, kıṣla, karakol, vergi, memur,
hükúmet teṣkilátı istemiyordu. Kendisi
yerinden oynatılmayacak, siláhı alınmayacaktı.“
Bu istekler çok açıktır.
Bu Dersim’in Özerkliḡidir.
Dersim’in yazılı olmayan özerklik statüsüne son veren
Tunceli Kanunu’nun reddidir.
Tarihine Sahip Çıkmayan, Geleceḡine Sahip Çıkamaz
Ülkesi iṣgal edilmiṣ, ulusal özgürlüḡü gasp edilmiṣ
halkların tarihi de gasp edilmiṣtir.
İnkar edilmiṣ, iṣgalciler lehine deḡiṣtirilmiṣ tarih, bugünü ve geleceḡi de ipotek altına almaktadır.
Dersimliler dıṣardan
yazılmıṣ tarihin yerine, kendi
tarihlerini yazmaya baṣladılar. Daha
çok 1937-38 Jenosid sürecini inceleyen, araṣtıran
çalıṣmalar var. Dönemi yaṣamıs insanlarımızın anlatımları var.
Bunların bir kısmı yayınlandı.
Yayınlanan çalıṣmalarda
Seyit Rıza’nın da hayatı, mücedelesi anlatılıyor.
Bu belge türü kitaplardan birisi de Cemal Taṣ’ın Roê Kırmanciye isimli uzun röportajı.
Kitap asırlık çınar Hesen Aliê Sêy Kemali’nin anlatımlarına dayanıyor. Dersim’i
öḡrenmek isteyenler, anlamak isteyenler
bu kitabı mutlaka okumalıdırlar.
Hesen Aliê Sey Kemali Seyit Rıza’nın aṣiretinden. Yakın köylüsü. Akrabası. Rus iṣgali döneminden itibaren olayların içinde.
Seyit Rıza’yı, ailesini, yaṣamını günü
gününe biliyor. Sadece bir anlatıcı deḡil.
Anlattıklarını görmüṣ, yaṣamıṣ
biri. Bu kitapta da Baytar yok. O’nun çizdiḡi
tablo yok.
Baska röportajlar var. Xıdır Aytac’ın, Hüseyin Çaḡlayan’ın, hatta her vesile ile Baytar’ın
dediklerini bir mürit gibi tekrarlayan Munzur Çem’in röportajları var.
Dersimlilerin kendi anlattıkları tarihte Baytar yok. Kimse
O’nu hatırlamıyor. Dıṣardan birisi.
Devlet adamı. Dersim’in hikayesinde olumlu anlamda bir rolü yok.
Ama O’nunla birlikte Dersim’e gelen ve katledilene kadar
Dersim’de yaṣayan, mücadele eden Aliṣêr’in adı da var, sanı da var.
Baytar Nuri’nin yazdıklarına, çizdiḡi senaryoya bir de bu açıdan bakılmalıdır.
Dersim’in doḡal
yapısından, tarihinden, kimliḡinden
rahatsız olanlar, bu çalıṣmaya da
„Baytar Nuri’ye dil uzatılıyor” diye saldıracaklar.
Boṣuna
yorulmasınlar, tarihimizi, kimliḡimizi
birileri rahatsız oluyor diye savunmaktan vazgeçmeyiz.
Son söz yerine, 1996’da Dersimlilerinde içinde yer aldıḡı bir gurup Zaza aydınının çaḡrısını anıyorum.
„Tarihimizi, insancıl kültür ve geleneklerimizi kimse
kendine mal edip, gasp edemez. 1918-21, 1925, 1937-38 direnişleri özgürlük
mücadelemizin tarihidir. Tarihimiz başkaları tarafından yazıldı ve bizden
çalındı. Geri istiyoruz. Türk milliyetçiliğinden devr alınan sahte tarih
yazımına son verilmelidir.“ (Serbestiye’nin Kuruluş Bildirisi)
Sait Çiya / Haziran 2011
Kaynaklar: Piya Forum ve Dersim Zaza Platformu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder