Ali TACAR*
30 Marttaki Seçimlerde DDHD'nin desteklediği Tunceli Bağımsız Belediye Başkan Adayı
Her örgütlü gücün kendi iradesiyle özgürce, örgütlenme,
propaganda ve kitlelerle buluşma hakları vardır.
Veya başka örgütler, partiler ve kurumlarlarla ortak hareket
etme haklarını kullanırlar. Bu tamamı ile bu yapı ve kurumların özgür iradesine bağlıdır. Hiç bir
parti ve kurum neden ortak hareket
ediyorsunuz veya neden bizlerden bağımsız örgütlenme ve çalışma yürütüyorsunuz
diye sorgulanamaz, suçlanamaz. Söyledigimiz gibi, parti ve örgütlerin kendi
tassaruflarındadır.
Tabiki eleştiri, öz-eleştiri hakları her zaman saklı olmak
koşulu ile. Ancak ne yazık ki, eleştiriyi bile düşmanlık olarak algılayan bir
çok yapı ve parti var. Bu kurum ve partilerin siyasi görüşlerinin kof ve
eleştiriler karşısında gerileyip yıkılmasından kaynaklıdır.
Dersim’deki yerel seçimleri de bu gözlemle değerlendirmek
gerekir.
Yapılan “ittifak” görüşmelerinde eşit koşullar
yaratılmadığından veya yaratamadığımızdan kaynaklı, seçim politikasında bir çok
parti ve kurumlardan ayrışmak zorunda kalmışız. Bu tamamı ile ilkesel ve siyasi
bakış açımızla bağlantılı bir durumdur. Temel olarak, Dersim’in geleceği
inşaasında, program ve yönetmelikte ayrışma olarak anlaşılmalıdır.
Başından itibaren, hiç bir parti bizim bağımsız
adaylaşmamızı saygıyla karşılamamış, aksine kendileri gibi ram olmamız
istenmiştir. Kendi ilkesizliklerine ortaklaştırmak için her türlü basınç
uygulamışlarsada başarılı olamamışlardır.
ÖDP bile Dersim’de
bağımsız irade gösterememiş, adaylık müracaatlarını red ettiği gibi, DDHD ile
ortaklaşmamak için kırk takla atmıştır.
DDHD’de Halk
Cephesiyle yürütmüş olduğu ittifak görüşmelerinde, gerekli olan ortaklaşmayı
yaratamadıklarından, mevcut durum saygıyla karşılanmış, seçimlerde
anti-propagandaya dönüşmeden ilkesel bir
duruşla sonlandırılmıştır.
Geleneği doğru tahlil edip uygulamaya koymamız bazılarını
rahatsız etsede, büyük bir başarıdır.
Ortak hareket etmenin temel ölçütü, ortak iradeyle adaylaşma
olmalıdır. Hiç bir parti ve kuruma danışılmadan aday dayatılması kabul edilemez
bir tutumdur. Bu sonuç bile başlı başına ayrı ve bağımsız hareket etmeyi
gerektirir.
Her partinin seçimlere katılma, pasif katılma, tarafsız
kalma veya boykot etme hakkı vardır.
Ancak hiç bir jantajı kabul etmezler. Adaylarını tek başına belirleyip, diğer
Devrimci güçlere dayatma hakları yoktur. Tek başına seçime katılacaklarsa
adaylarının kendileri tarafından belirlenmesi en doğal hakları; ancak
adaylarını tek başına belirleyip, diğer güçlerin kendilerinin yedeği konumuna
getirilmesi doğru ittifakın temellerini sarsar.
Dersim’de yaşananlarda bunlardan ibarettir.
“Devrimci Güç Birliği” adı altında, diğer güçlerin iradeleri
kırılmış, burjuva partilerinin kazanması gerekçe gösterilerek BDP etrafında
zorunlu destekleyici konumuna düşürülmüşlerdir.
Özgür Gelecek veya İşci Köylü, Nazımiye üzerinden teslim
alınmış "Devrimci Güç Birligine”
bayraklarıyla da olsa dahil olmuş.
Burada önemli olan, geleneğin taktik bir meselede bile ortaklaşmaması Dersim
Halkı tarafından eleştirilmiştir. BDP’lilerin veya “Güç Birliğinin” kamuoyuna
Partizancılar da birleşti propagandasına malzeme olmuş, seçim çalışmalarımızı
olumsuz etkilemiştir. Önemli çalışmalarımız bu sorunlarla cebelleşerek geçmiştir.
Seçimlerde kazanmak esasda olsa, ilkesel duruş sergilemek
dahada esastır.
Kazanmak için her yolu mübah gören pragmatizm sayısal oylama
üzerinde çoğunluk elde etmiş olsada, esasında kaybetmiştir.
KILIÇDAROĞLU Faktörü; Mevcut 10 Yıllık Belediye icraatlarının
bile eleştirisini yapamadığımız bir zemin yaratmış. Çarpık kentleşme ve beton
yığını haline gelen Dersim, yeterince yerel yönetimler üzerinden gündeme getirilememiştir. Gerekçesi CHP
mevcut durumdan faydalanıp çelişkileri lehine dönüştürmesinden korkulmuştur.
CHP’yi sözümona Dersimli “aydın ve yazarlar” adına destekleyen şovenistlerin
açıklamaları, başkan adayı ve meclis üyeleri rant ve Aşiret bloğundan açığa
çıkması tüm okların CHP’ye yönelmesine neden omuş; Dersim’de CHP’nin geri
kadrosunun kazanmaması için toplumda bir konsesüsün oluşmasına gerekçe
olmuştur. Sosyalist-Halkçı programın
kazanması gerekirken, psikolojik üstünlügü elinde tutan “güç birliği”nin
hanesine oy olarak devşirilmiştir.
CHP‘de siyaset yapan
yerel politikacılar, Kılıçdaroğlu’nu seçimlerde yenilgiye uğratmak için,
DDHD’nin güçlü olması halinde DDHD’ye, BDP’nin güçlü olması halinde BDP’ye
yükleneceklerini açıktan ifade ediyorlardı. Amaç Kılıçdaroğlu’nu merkezden
atadığı aday üzerinden vurmaktı. Burada düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesinden
hareket edilmiş, bu durumda psikolojik güç potansiyelini elinde tutan BDP’ye
yaramıştır.
2009 yılında yaşanan seçim gerilimlerinin tekrar edilmemesi
yönündeki ortak mutakabat sözde kalmış; DDHD (Dersim Demokratik Halk
Dayanışması) bu mutabakata sonuna kadar ilkesel olarak disiplinli bir şekilde
uymuşsada, “Güç Birliği” bu durumu fırsat bilerek, bizi pasifleştiren
kendilerinin atıl duruma gelmesine neden olmuştur. İlkesel davranmayıp, mevcut
duruma fırsatçı yaklaşmışlardır.
Bu da yetmemiş, seçmen kitlemiz “vadi” üzerinden etkisiz
hale getirilmeye çalışılmış; seçilecek olanlar dahil “Vadiye Davet” edilerek
2009 yılından daha vahim gerilime zemin hazırlamışlardır. Esasında “güç
birliğinin” olaya müdahale etmesi gerekirken ya bilmiyoruz yada duymadık gibi
söylemlerin arkasına sığınarak, mevcut durumu lehlerine kullanmışlardır.
Kraldan daha kralcı davranarak durumu sahiplenmişlerdir. Konuyu gündemleştiren
milletvekili büyük bir taciz altında tutulmuş, mevcut durum eleştirilmesi
gerekirken, milletvekili “ajanlığa soyunmuş” gibi suçlamayla mevcut durumun
meşrulaştırılması sağlanmış. Ve gelecek eleştirilerinde önünü kesme amaçlı
haksız bir saldırı ile karşı karşıya bırakılmıştır. Çeşitli sivil toplum
kuruluşları baskı altına alınmış, “güç birliğini”desteklemesi yönünde
açıklamaya zorlanmışlardır. Muhalif olanlar ise, DDHD'yi destekleyecekler bile
hedef olmaktan korktuları için açıktan tavır takınmaktan sakınmışlardır.
Dersimli aydınlar susturulmuş, oy vermek isteyenlerin bile kendilerinin isminin
açıklanmasına karşı çıkmışlardır. Bir kısım aydın geçinen ise güce tapmış,
aydın olma vasıflarını yitirmişlerdir. Narsist kişiliğe tapınma esas olmuş,
eleştiri, öz-eleştiri Dersim’de gündem olmaktan çıkmıştır. Dersimli
entelektüeller sorunlu hale gelmiş, esas düzeltilmesi gereken sınıf haline
dönüşmüştür.
Avrupa Birliği'nden
gelen gözlemci heyetlerinin açıklamalarında, polislerin silahlı dolaşmaları seçimleri
şaibeli duruma getirir; söylemlerinin daha vahimini “vadi” üzerinden
seçmenlerimiz yaşamıştır.
Sandık başları ablukaya alınmış; taciz, tehdit, saldırılar
halkın gözünü korkutmuş, olumsuz olayların olmaması için halk iradesi dışında
“güç birliğine” yönlendirilmiştir. Eşim bile, saldırı ve tacizlerden dolayı
oyunu zamanında kullanamamıştır.
Dersim’in demografik yapısı, üniversite, polis, subay ve
yabancı memur mevcudiyeti üzerinden değişime uğramış, yerleşik oyların
bölünmesi, “güç birliği” ve CHP’nin işine yaramıştır.
Dersim merkezinin, Demografik yapısındaki bir değişim söz
konusu değilse; merkezde büyük oy farkıyla seçimleri kazanan yapıların hiç bir
ilçede seçimi kazanmamasını ne ile izah edeceksiniz.
Dersim’de üç özgün
çizgi açığa çıkmıştır;
1. Kemalist ve Şovenist yapı; Bu birazda Kılıçdaroğlu’nun
CHP genel başkanı olmasından kaynaklı Dersim’de altın çağını yaşayan
konumdadır.
2. Katı Kürt
Milliyetçisi yapı;
Bu yapı daha çok grup
çıkarlarını ön planda tutan; Mevki, makam,milletvekilliği, belediye meclis
üyeliği, il encümen üyeliği üzerinden, seçim olmadan koalisyon oluşturan,
koltuk savaşlarını yürüten güçlerdir. Çıkarlarına ters düşüldüğü andan itibaren
dağılmaya mahkumdurlar.
3. DDHD ve bileşenlerinden oluşan yapı;
Sosyalist-Halkçı yerel yönetimler programı üzerinden,
Dersim’in özgün kimliğine uygun; diliyle, Kızılbaş inancıyla, kültürüyle,
kimliklerin, inançların çatışmadığı, Dersim’in Kürtlerini, Zazalarını Sosyalist
Devrimcilerini bir çatı altında örgütlemeyi hedefleyen yapı. Dersim’in geleceği
inşasında önemli rol oynayacakları kesindir.
SONUÇ YERINE; Her
türlü hile, entrika, tehdit ve tacizin yaşandığı bir ortamdaki seçim
şaibelidir. Rakamsal olarak kazanılmış olsada, meşruiyeti tartışmalıdır. Halkın
gerçek iradesini yansıtmamaktadır. Dolayısıyla seçilenlerde, gerekli çoğunluğu
elde etseler bile ilerde meşuriyet tartışmalarından kaçamaycaklardır.
Böylesi bir ortamda, demokratik davranan her parti kaybetmek
zorundadır. Çünkü kurallar demokratik davranmaya müsait değildir.
DDHD’de bu olumsuz
şartlar altında; Dersim merkezde istenmeyen sonucu almıştır... Ve kısaca
yukarıdaki nedenlerden dolayıda seçimler rakamsal olarak kaybedilmişsede,
nitelikli Sosyalist-halkcı program etrafında kenetlenmiş çekirdek bir halk
militan kadrosu yaratılmıştır.
Selam olsun hiç bir çıkar gözetmeden, Sosyalist-Halkçı
programın hayata geçme mücadelesinde onurluca davranan yoldaşlarıma..!
Şan olsun DDHD bileşenlerine..!
http://tunceliemek.com.tr/haberdetay.asp?bolum=7713&uyeid=0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder