23 Nisan 2014 Çarşamba

Dersim’de Seçimleri DDHD Neden Kaybetti...?

Ali TACAR*
30 Marttaki Seçimlerde DDHD'nin desteklediği  Tunceli Bağımsız Belediye Başkan Adayı


Her örgütlü gücün kendi iradesiyle özgürce, örgütlenme, propaganda ve kitlelerle buluşma hakları vardır.
Veya başka örgütler, partiler ve kurumlarlarla ortak hareket etme haklarını kullanırlar. Bu tamamı ile bu yapı ve  kurumların özgür iradesine bağlıdır. Hiç bir parti ve  kurum neden ortak hareket ediyorsunuz veya neden bizlerden bağımsız örgütlenme ve çalışma yürütüyorsunuz diye sorgulanamaz, suçlanamaz. Söyledigimiz gibi, parti ve örgütlerin kendi tassaruflarındadır.
Tabiki eleştiri, öz-eleştiri hakları her zaman saklı olmak koşulu ile. Ancak ne yazık ki, eleştiriyi bile düşmanlık olarak algılayan bir çok yapı ve parti var. Bu kurum ve partilerin siyasi görüşlerinin kof ve eleştiriler karşısında gerileyip yıkılmasından kaynaklıdır.
Dersim’deki yerel seçimleri de bu gözlemle değerlendirmek gerekir.
Yapılan “ittifak” görüşmelerinde eşit koşullar yaratılmadığından veya yaratamadığımızdan kaynaklı, seçim politikasında bir çok parti ve kurumlardan ayrışmak zorunda kalmışız. Bu tamamı ile ilkesel ve siyasi bakış açımızla bağlantılı bir durumdur. Temel olarak, Dersim’in geleceği inşaasında, program ve yönetmelikte ayrışma olarak anlaşılmalıdır.
Başından itibaren, hiç bir parti bizim bağımsız adaylaşmamızı saygıyla karşılamamış, aksine kendileri gibi ram olmamız istenmiştir. Kendi ilkesizliklerine ortaklaştırmak için her türlü basınç uygulamışlarsada başarılı olamamışlardır.
 ÖDP bile Dersim’de bağımsız irade gösterememiş, adaylık müracaatlarını red ettiği gibi, DDHD ile ortaklaşmamak için kırk takla atmıştır.
 DDHD’de Halk Cephesiyle yürütmüş olduğu ittifak görüşmelerinde, gerekli olan ortaklaşmayı yaratamadıklarından, mevcut durum saygıyla karşılanmış, seçimlerde anti-propagandaya dönüşmeden  ilkesel bir duruşla sonlandırılmıştır.
Geleneği doğru tahlil edip uygulamaya koymamız bazılarını rahatsız etsede, büyük bir başarıdır.
Ortak hareket etmenin temel ölçütü, ortak iradeyle adaylaşma olmalıdır. Hiç bir parti ve kuruma danışılmadan aday dayatılması kabul edilemez bir tutumdur. Bu sonuç bile başlı başına ayrı ve bağımsız hareket etmeyi gerektirir.
Her partinin seçimlere katılma, pasif katılma, tarafsız kalma veya boykot etme  hakkı vardır. Ancak hiç bir jantajı kabul etmezler. Adaylarını tek başına belirleyip, diğer Devrimci güçlere dayatma hakları yoktur. Tek başına seçime katılacaklarsa adaylarının kendileri tarafından belirlenmesi en doğal hakları; ancak adaylarını tek başına belirleyip, diğer güçlerin kendilerinin yedeği konumuna getirilmesi doğru ittifakın temellerini sarsar.  Dersim’de yaşananlarda bunlardan ibarettir.
“Devrimci Güç Birliği” adı altında, diğer güçlerin iradeleri kırılmış, burjuva partilerinin kazanması gerekçe gösterilerek BDP etrafında zorunlu destekleyici konumuna düşürülmüşlerdir.
Özgür Gelecek veya İşci Köylü, Nazımiye üzerinden teslim alınmış  "Devrimci Güç Birligine” bayraklarıyla da olsa  dahil olmuş. Burada önemli olan, geleneğin taktik bir meselede bile ortaklaşmaması Dersim Halkı tarafından eleştirilmiştir. BDP’lilerin veya “Güç Birliğinin” kamuoyuna Partizancılar da birleşti propagandasına malzeme olmuş, seçim çalışmalarımızı olumsuz etkilemiştir. Önemli çalışmalarımız bu sorunlarla cebelleşerek geçmiştir.
Seçimlerde kazanmak esasda olsa, ilkesel duruş sergilemek dahada esastır.
Kazanmak için her yolu mübah gören pragmatizm sayısal oylama üzerinde çoğunluk elde etmiş olsada, esasında kaybetmiştir.
KILIÇDAROĞLU Faktörü; Mevcut 10 Yıllık Belediye icraatlarının bile eleştirisini yapamadığımız bir zemin yaratmış. Çarpık kentleşme ve beton yığını haline gelen Dersim, yeterince yerel yönetimler üzerinden  gündeme getirilememiştir. Gerekçesi CHP mevcut durumdan faydalanıp çelişkileri lehine dönüştürmesinden korkulmuştur. CHP’yi sözümona Dersimli “aydın ve yazarlar” adına destekleyen şovenistlerin açıklamaları, başkan adayı ve meclis üyeleri rant ve Aşiret bloğundan açığa çıkması tüm okların CHP’ye yönelmesine neden omuş; Dersim’de CHP’nin geri kadrosunun kazanmaması için toplumda bir konsesüsün oluşmasına gerekçe olmuştur. Sosyalist-Halkçı programın  kazanması gerekirken, psikolojik üstünlügü elinde tutan “güç birliği”nin hanesine oy olarak devşirilmiştir.
 CHP‘de siyaset yapan yerel politikacılar, Kılıçdaroğlu’nu seçimlerde yenilgiye uğratmak için, DDHD’nin güçlü olması halinde DDHD’ye, BDP’nin güçlü olması halinde BDP’ye yükleneceklerini açıktan ifade ediyorlardı. Amaç Kılıçdaroğlu’nu merkezden atadığı aday üzerinden vurmaktı. Burada düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesinden hareket edilmiş, bu durumda psikolojik güç potansiyelini elinde tutan BDP’ye yaramıştır.
2009 yılında yaşanan seçim gerilimlerinin tekrar edilmemesi yönündeki ortak mutakabat sözde kalmış; DDHD (Dersim Demokratik Halk Dayanışması) bu mutabakata sonuna kadar ilkesel olarak disiplinli bir şekilde uymuşsada, “Güç Birliği” bu durumu fırsat bilerek, bizi pasifleştiren kendilerinin atıl duruma gelmesine neden olmuştur. İlkesel davranmayıp, mevcut duruma fırsatçı yaklaşmışlardır.
Bu da yetmemiş, seçmen kitlemiz “vadi” üzerinden etkisiz hale getirilmeye çalışılmış; seçilecek olanlar dahil “Vadiye Davet” edilerek 2009 yılından daha vahim gerilime zemin hazırlamışlardır. Esasında “güç birliğinin” olaya müdahale etmesi gerekirken ya bilmiyoruz yada duymadık gibi söylemlerin arkasına sığınarak, mevcut durumu lehlerine kullanmışlardır. Kraldan daha kralcı davranarak durumu sahiplenmişlerdir. Konuyu gündemleştiren milletvekili büyük bir taciz altında tutulmuş, mevcut durum eleştirilmesi gerekirken, milletvekili “ajanlığa soyunmuş” gibi suçlamayla mevcut durumun meşrulaştırılması sağlanmış. Ve gelecek eleştirilerinde önünü kesme amaçlı haksız bir saldırı ile karşı karşıya bırakılmıştır. Çeşitli sivil toplum kuruluşları baskı altına alınmış, “güç birliğini”desteklemesi yönünde açıklamaya zorlanmışlardır. Muhalif olanlar ise, DDHD'yi destekleyecekler bile hedef olmaktan korktuları için açıktan tavır takınmaktan sakınmışlardır. Dersimli aydınlar susturulmuş, oy vermek isteyenlerin bile kendilerinin isminin açıklanmasına karşı çıkmışlardır. Bir kısım aydın geçinen ise güce tapmış, aydın olma vasıflarını yitirmişlerdir. Narsist kişiliğe tapınma esas olmuş, eleştiri, öz-eleştiri Dersim’de gündem olmaktan çıkmıştır. Dersimli entelektüeller sorunlu hale gelmiş, esas düzeltilmesi gereken sınıf haline dönüşmüştür.
 Avrupa Birliği'nden gelen gözlemci heyetlerinin açıklamalarında, polislerin silahlı dolaşmaları seçimleri şaibeli duruma getirir; söylemlerinin daha vahimini “vadi” üzerinden seçmenlerimiz yaşamıştır.
Sandık başları ablukaya alınmış; taciz, tehdit, saldırılar halkın gözünü korkutmuş, olumsuz olayların olmaması için halk iradesi dışında “güç birliğine” yönlendirilmiştir. Eşim bile, saldırı ve tacizlerden dolayı oyunu zamanında kullanamamıştır.
Dersim’in demografik yapısı, üniversite, polis, subay ve yabancı memur mevcudiyeti üzerinden değişime uğramış, yerleşik oyların bölünmesi, “güç birliği” ve CHP’nin işine yaramıştır.
Dersim merkezinin, Demografik yapısındaki bir değişim söz konusu değilse; merkezde büyük oy farkıyla seçimleri kazanan yapıların hiç bir ilçede seçimi kazanmamasını ne ile izah edeceksiniz.
 Dersim’de üç özgün çizgi açığa çıkmıştır;
1. Kemalist ve Şovenist yapı; Bu birazda Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olmasından kaynaklı Dersim’de altın çağını yaşayan konumdadır.
 2. Katı Kürt Milliyetçisi yapı;
 Bu yapı daha çok grup çıkarlarını ön planda tutan; Mevki, makam,milletvekilliği, belediye meclis üyeliği, il encümen üyeliği üzerinden, seçim olmadan koalisyon oluşturan, koltuk savaşlarını yürüten güçlerdir. Çıkarlarına ters düşüldüğü andan itibaren dağılmaya mahkumdurlar.
3. DDHD ve bileşenlerinden oluşan yapı;
Sosyalist-Halkçı yerel yönetimler programı üzerinden, Dersim’in özgün kimliğine uygun; diliyle, Kızılbaş inancıyla, kültürüyle, kimliklerin, inançların çatışmadığı, Dersim’in Kürtlerini, Zazalarını Sosyalist Devrimcilerini bir çatı altında örgütlemeyi hedefleyen yapı. Dersim’in geleceği inşasında önemli rol oynayacakları kesindir.
 SONUÇ YERINE; Her türlü hile, entrika, tehdit ve tacizin yaşandığı bir ortamdaki seçim şaibelidir. Rakamsal olarak kazanılmış olsada, meşruiyeti tartışmalıdır. Halkın gerçek iradesini yansıtmamaktadır. Dolayısıyla seçilenlerde, gerekli çoğunluğu elde etseler bile ilerde meşuriyet tartışmalarından kaçamaycaklardır.
Böylesi bir ortamda, demokratik davranan her parti kaybetmek zorundadır. Çünkü kurallar demokratik davranmaya müsait değildir.
DDHD’de bu  olumsuz şartlar altında; Dersim merkezde istenmeyen sonucu almıştır... Ve kısaca yukarıdaki nedenlerden dolayıda seçimler rakamsal olarak kaybedilmişsede, nitelikli Sosyalist-halkcı program etrafında kenetlenmiş çekirdek bir halk militan kadrosu yaratılmıştır.
Selam olsun hiç bir çıkar gözetmeden, Sosyalist-Halkçı programın hayata geçme mücadelesinde onurluca davranan yoldaşlarıma..!
Şan olsun DDHD bileşenlerine..!            
 http://tunceliemek.com.tr/haberdetay.asp?bolum=7713&uyeid=0                                    


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder