16 Haziran 2013 Pazar

TAKSİM GEZİ PARKI DİRENİŞİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME - I

Çoktandır kitlelerde, çalışanlarda AKP hükümetine yönelik bir tepki vardı ancak bu tepki açıkça ortaya çıkamıyordu. Taksim Gezi Parkı’nda ki ağaçların sökülüp yerine AVM yapılmak istenmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ülkenin bütün metropollerinde halk ayağa kalktı ve polisle çatışarak hükümet güçlerini geriletti.
Hükümet öteden beri sendikalara-emekçi harekete saldırıyor, çalışanların temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırıyor ve sendikal alanlarda olduğu gibi bir çok alanda örgütsüz bırakmaya her alanı, her olanağı sermayeye peşkeş çekmeye yöneliyordu. Hükümet aslında sermayenin – orta (Anadolu sermaye sınıfı), büyük ( TUSİAD vb.) - bütün katlarının ve ülkenin entegre olduğu emperyalist sistemin temsilcisiydi. Hükümet emek ve demokrasi güçlerine karşı saldırılarını kah yasal düzenlemelerle, kah kuvvet kullanarak yapmaya çalışıyordu.
Halkın ve eğitim sendikalarının tepki gösterdiği orta öğretimde 4+4+4 uygulamasını bütün demokrasi ve özgürlük güçlerinin itirazlarına rağmen uygulamaya sokuyordu. İmam Hatip okullarını durmadan açıp ülkeyi dinci-gerici-yobazlığın merkezi yapmaya çalışıyordu. Kaç tane cami var ? ülkenin kaç tane imama ihtiyacı var ? diye bakmadan yetişen nesilleri durmaksızın kendileri gibi dinci-gerici-yobaz yapmaya çalışıyorlardı.
Diyanet işleri başkanlığının 10 tane bakanlığın bütçesine denk bir bütçesi var. Bunlar ne yapmak istiyorlar ? ülkeyi nereye götürmek istiyorlar ? Üstelik bizlerin ödediği vergilerle bunları yapıp bizim aleyhimize çalışıyorlar. Daha doğrusu bizim kuyumuzu kazıyorlar.
Sermayenin hiç bir katmanı da bu gelişmelere ses çıkarmıyor, emekçi halk kitleleri üzerinde AKP hükümeti sayesinde yürüttükleri sömürüyü-baskıyı sonuna kadar gerçekleştiriyor, karlarına kar katıyorlardı.
Bu yıl 1 Mayıs’ ı Taksimde kutlamak isteyen sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, işçi sınıfına azgınca saldırmış ve bütün yurt çapında çalışanlarda büyük bir infiale yol açmıştı.
Hükümet her adımda emek, demokrasi ve özgürlük güçleriniyse durmaksızın eziyordu.
Orta Doğu’ da ABD emperyalizmiyle birleşerek emperyalist ve sömürgeci amaçlar güdüyordu. Gerici-yobaz Suriye muhalefetini silahlandırmış ve ülkede onlara kamplar tahsis etmişti. Buna benzer bir çok olgu hükümete olan tepkileri arttırıyordu.
Halkta infial yaratan Reyhanlı bombalamaları ve 57 kişinin katledilmesinden, yüzlerce kişinin yaralanmasından tutalım, bütün hükümet uygulamalarına karşı yurt çapında gelişen bir muhalefet ve öfke vardı.
Bunlar birde utanmadan medyanın önüne çıkıp ‘’yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz’’ diyerek demogoji yapıyorlardı Tam bir din sömürüsü, tam bir din tüccarı, tam bir duygu sömürüsü yaparak halkı aldatmaya çalışıyorlardı.
Dini ilkelere ters gördüğü alkole yasak getirmeye çalışıyor ya da alkol vergilerini durmadan astronomik olarak arttırmaya çalışıyor. Böylece toplumun alkol alan kesimlerine karşı nefretini, düşmanlığını ortaya koyuyordu. Ülkede laik-seküler yaşama son vermeye ve dinci-gericiliğin uygulamalarını ve yaşan tarzını ikame etmeye çalışan bir uygulamaya girişiyordu. Bu laik yaşam tarzına dokunulmasını istemeyen önemli bir kitlenin de rahatsız olduğu bir duruma yol açıyor, ülkenin son derece tehlikeli bir merkez haline getirilmek istenmesine karşı da alttan alta gelen bir tepki oluşuyordu
Kadın haklarına dokunan, ortadan kaldıran, onu türbana, çarşafa hapseden, toplumda ki yerini geriye atan bir anlayışı da ikame etmeye çalışıyorlardı. Böylece AKP uygulamalarından, planlarından toplumun geniş bir kesimi rahatsız oluyordu.
Fakat bir yandan da hükümet oy bazında % 52 gibi bir oy oranıyla iktidarda duruyordu. Yani hükümetin bu kötü uygulamalarının oy yarışıyla önüne geçme imkanı yoktu. Hükümet uygulamaları eğer geriletilebilecekse ancak bu sokaklarda-üretim merkezlerinde kıyasıya mücadele edilerek olabilirdi.
Metropollerdeki halkımız da bu korku duvarlarını aşarak sokaklara indi ve tarihi eylemini gerçekleştirdi. Bu eylemler hala da devam ediyor. Halk İstanbul’ da ki mücadeleyi kazandığı gibi bir çok ilde de devlet güçlerinin gösterici halk kitlelerini bırakıp kaçtığı yönünde haberler alıyoruz. Ancak bir kez İstanbul’ da ki mücadeleyi kazandığımız için bütün ülkede de kazanacağımız muhakkaktır. İstanbul polisi dün Taksim meydanını göstericilere terk edip çekildi.
TAKSİM GEZİ PARKI DİRENİŞİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME - II
Kendiliğinden gelişmiş olan ve içerisinde çok geniş çevreden gelen halk gruplarının yer aldığı bu halk hareketini BDP yada CHP' ye mal etmek çok büyük bir hatadır. BDP newrozlarda kitlesel eylem yaptığı yerde bu çevreler eylemleri desteklemedi. Desteklemesin önemli değil belki de böylesi daha iyi olur. Özellikle BDP eş genel başkanı Demirtaş, bu eylemleri eleştirdi ve hükümetin zor duruma düşürülmemesini, PKK devlet arasında yapılan müzakere sürecinin bozulmamasını ve ulusalcılarla-faşistlerle yan yana gelinmemesi gerektiğini söyledi. Kendisinin de zamanında kürt illerinde çok gaz yediğini ifade etti.
CHP' ye gelince onlar zaten mevcut doğayı yok edecek, doğal yaşam alanlarını yok edecek ve alanları sermeye-rant gruplarına peşkeş çekecek çalışmaları onayladı ve meclisteki çalışmalarda bu yönde oy kullandı. Ama bir kez ortaya çıkmış ve hükümeti geriletmiş olan halk hareketinin başına çökmek, kendine yedeklemek için son anda Taksim meydanına yöneldi ve ordu göreve diyerek hemen onuncu yıl marşını okudu. Bu hareketler halkın mücadelesini düzen sınırları içerinde tutmaya dönük işlev görür. Artık halk hareketleri düzene ait bütün kurumların ve kuruluşların dışına çıkmalıdır. Eğer çıkamazsa bugüne kadar olduğu gibi kısır döngünün içinde döner durur...
Bu hareketlerin istikrarlı bir şekilde ilerlemesi ve iktidar alternatifi olabilmeleri için birleşik bir Marksist merkez tarafından başından sonuna kadar sevk ve idare edilir olması gerekir. Kendisine Marksistim diyen, devrim yapacağım diyen bütün örgütler aralarındaki sorunları bir kenara bırakmalı ve bu tür hareketlere mutlaka önderlik etmelidirler. Bu hareketler ister gizli örgütlenme, ister açık örgütlenme içinde olsun bir araya gelmelidirler.
Bu tür eylemler başlamadan önce eylemci kitlenin ihtiyacı olan, olabilecek olan, gıda, ilaç, gaz maskesi, uyku tulumu, mat, çadır, barikat malzemeleri ve şu anda tam olarak kestiremediğimiz eylemcilerin bütün ihtiyaçları önceden stoklanmalıdır.
Uzakta olup eyleme doğrudan katılamayan kitle elimizin altında olan sosyal medyayı sonuna kadar kullanıp, eylemin desteklenmesini-kitleselleşmesini sağlamalı ve pratik ihtiyaçlarının karşılanması için gayret göstermelidir. Bu tür düzeni eleştiren toplumsal hareketler egemen medya tarafından görmemezlikten geliniyor. Buna karşı sosyal medyadaki arkadaşlar var gücüyle bu medya desteği açığını paylaşımlarıyla tamamlamalıdırlar. Yurt çapında yapılan eylem çağrılarını elinden geldiği kadar yaymalıdırlar.
Önüne devrim hedefini koymuş ve düzen sınırlarının dışına çıkan bir devrim ittifakı, her ilde, her bölgede kendi içinde demokratik ve kolektif - KOMİTE VE KONSEYLER - birlikler oluşturmalıdır. Hareket bu komite ya da konseyler tarafından yürütülmelidir. Kişi önderliği değil, yukarıdan aşağıya kadar kolektif önderlikler yaratmak gerektiğine işaret ediyorum. Söz konusu komite ve konseylerde kendi içlerinde hiyerarşik yapılarını oluşturmalı ve herkes ne yapacağını bilmelidir. Eylemin amacının dışına çıkabilecek, düzen sınırlarının içine hapsedecek oluşumlara izin verilmemelidir.
Düzene, sisteme ait slogan, afiş, marş, bayrak gibi faşist sembollerin taşınmasına dahası faşist sistemin ideolojisini taşıyan anlayışı onun çatısı altına sokan hiçbir harekete izin verilmemelidir. Eylemlerde kullanılacak slogan, afiş, marş vb. bütün malzemeler bu komitelerin izninden geçmelidir. Eylemler yepyeni bir bayrak altında kendi ideolojisi ve kendi ortak bayrağı altında yapılmalıdır.
Eylemin ideolojisi, teorisi, pratiği, bayrağı, sloganı yepyeni olmalıdır.
Bütün sendikalar bu dönemlerde genel grev, genel direniş kararı almalıdırlar. Gene ilgili emek örgütlerinin ve eylem komitelerinin çağrılarıyla okullar boykot edilmeli, araçlar kontak kapatmalıdırlar. Aynı kararları eylemleri örgütleyen komitelerde almalı ve kitleleri genel grev, genel direnişe çağırmalıdırlar. Yurt çapında üretimi durdurma şarteli indirme kararları alınmalıdır.
Hareket zamanla iktidarla kıyası bir çarpışmaya girip büyüdüğünde, şiddete yönelmesi gerektiğinde, o şiddet araçlarının da yaratılması gerekir. Bu tip şiddet hareketleri ve bütün hareketler bu komitelerin onayı ve izniyle yapılmalıdır.
Ne kadar barışçıl eylem yapılırsa yapılsın, devrim eninde sonunda şiddete dayalı olarak gerçekleştirilecektir.
Elbette kör-anlamsız şiddete başvurmadan, doğru hedeflere yönelerek, insan haklarına saygıyı elden bırakmadan, elbette humaniter-insani değerler bütününün dışına çıkmadan ilerlemek gerekiyor.
Gelişen kitle hareketinin karşısında dikkatli bir tavır içinde olmak, geriye çekilmek gereğinde geriye çekilebilen, ileriye çıkmak gerektiğinde ileriye çıkabilen bir yapıda olmak gerekiyor.
Emek, özgürlük ve iktidar mücadelesini, ekonomik, demokratik, siyasi görevleri bir bütün olarak gören, geniş bir perspektiften bakarak sürdürmek gerekiyor.
Zafere ancak bu ihtilalci direniş yolundan ilerleyerek ulaşacağız. Aksi halde her toplumsal hareket elimizin altından kaçar gider ve hep şimdiye kadar olduğu gibi yerimizde sayar dururuz...
Yeni direnişlerde iktidar alternatifi olmak dileğiyle.
02/06/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder